Ataerkilliğin kendini sürekli yenileyerek devamlılığını sürdürmesinden çıkar sağlayanlar sık sık eşcinselliğin özendirildiğini ileri sürüyor. Bunun özendirilmesinin toplum düzenimizi bozacağını söylüyorlar. Bu doğruysa bizce bir problem yok. Çünkü yaşadığımız toplum düzeni zaten bozuk ve bu düzen heteroseksüelliğin özendirilmesine ve zorlanmasına da dayanıyor. Kadınlar heteroseksüel ilişki ve çekirdek aile romantize edilerek erkeklere bağımlı kılınıyor, bu ataerkilliğin en önemli kurumlarından birinin devamlılığını sağlıyor. Bu tartışmalar devam ededursun zorunlu heteroseksüelliği anlatan feministlerin en önemlilerinden olan Adrienne Rich neler demiş hatırlatmak istedik. Alfa Yayınları’ndan çıkan Sosyoloji Kitabı toparlayıcı bir özet sunmuş, metnin daha önce online ortama aktarıldığını görünce biz de buraya taşımak istedik:
(Fotoğraf: Neal Boenzi/New York Times Co./Getty Images)
Heteroseksüellik bir kurum olarak kabul edilip incelenmelidir – Adrienne Rich
Ya heteroseksüellik doğuştan gelen veya tek “normal” cinsellik değilse? Heteroseksüellik genellikle toplum için “doğal” bir temel olarak görülür, ama Adrienne Rich Zorunlu Heteroseksüellik ve Lezbiyen Varoluş (1980) adlı önemli makalesinde bu fikre meydan okur. Rich, kadınların bir toplumda kadınları aşağı gören kuralları kabullenmeye zorlandığını savunan Fransız entelektüel Simone de Beauvoir’dan etkilenmiştir.
Rich, heteroseksüelliğin doğallıktan çok uzak olup kadınlara empoze edildiğini ve “ heteroseksüelin” “homoseksüelden” ve “erkeğin” “kadından” üstün olduğu sahte iki kutuplu düşünceyi (heteroseksüel-homoseksüel ve erkek-kadın) teşvik eden bir iktidar sistemi olarak görülmesi gerektiğini savunur. Zorunlu heteroseksüellik, ilişkileri sürdürmek ve cinsiyeti “sergilemek” için uygulanacak şablonları bize “komut” olarak sunar. Örneğin bunu doğrulayan hiçbir inceleme olmasa bile erkekleri cinsel olarak aktif, kadınları ise pasif olarak düşünmeye teşvik ediliriz.
Rich’e göre kadınlardan pasif ve erkeklere bağımlı olarak kısıtlanmış biçimde davranması beklenir; bu beklentilere uymayan davranış sapkın ve tehlikeli bulunur. Örneğin cinsel olarak aktif kadın anormal olarak etiketlenir veya rastgele cinsel ilişkide bulunduğu söylenir. Erkeğin üstün olduğunu varsayan bir iktidar sistemi olarak ataerkillik, kadınlar zaman içinde bastırılmasının açıklanmasında faydalı bir kavramsal araçtır; Rich’e göre kadınların ikincil konumunu anlamak için erkeklerin kadınlar üzerindeki egemenliği hakkında düşünmek gerekir.
İdeolojinin Gücü
Rich, zorunlu heteroseksüellik ideolojisinin birçok yoldan kadınları erkeklerle cinsel ilişkiye “zorlamasını” tartışır. Örneğin iş piyasasında erkekler ve kadınların eşitsiz konumları, kadınların mali olarak erkeklere bağımlı olmasıyla sonuçlanabilir. Kadınların kamusal alanda erkek şiddetiyle karşılaşma riskinin olduğu ve bu yüzden hareketlerini sınırlandırıp erkek korumasına başvurması gerektiği yönündeki yaygın mit, kadınların heteroseksüel ilişkilere nasıl zorlandığının bir diğer örneğidir. Kadınlar kendilerini cinsel av, erkekleri de “doğal” cinsel avcılar olarak görmeye teşvik edilir. Tehlikeli yabancı türünden inançlar bunu pekiştirir. Sonuçta heteroseksüel ilişkiler kadınlara (sahte) bir güvenlik duygusu verir.
Gittikçe daha çok insanın evliliği ertelemeyi tercih etmesine rağmen birçok genç kadın halen bunu hayatlarının normal ve kaçınılmaz bir parçası olarak görür; bu beklenti Rich’in heteroseksüelliğin zorunlu doğası hakkındaki argümanının önemli bir boyutudur. İdeoloji Titanik gibi filmlerde ve Sindeıella gibi peri masallarında romantik anlatıları ön plana çıkararak bir kez daha heteroseksüelliği destekler.
Toplumda heteroseksüellik fikri öylesine egemendir ki insanlar aksini belirtmedikçe heteroseksüel olarak varsayılır. İronik bir biçimde, lezbiyenler veya geyler “dışarı çıktığında” heteroseksüellere göre daha cinsel bulunur. Böylece heteroseksüellik sinsice bir normallik güvencesi getirir.
Baskıcı Taktikler
Karl Marx, kapitalizmin kısmen fetih ve köleleştirme gibi şiddet eylemleri aracılığıyla varlığını sürdürdüğünü savunmuştur. Rich’e göre heteroseksüellik de benzer bir biçimde görülebilir. Tıpkı işçilerin ücretli emek dışında bir seçenekleri olmaması gibi zorunlu heteroseksüellik koşulları altında erkekler ve kadınlar heteroseksüel veya homoseksüel olmayı seçmez.
Kadınların davranışlarını kontrol etmek için ideolojinin sembolik şiddetinin yanı sıra fiziksel şiddete de sıkça başvurulur. Kadın sünneti ve kadınların zinası veya lezbiyenliğin cezalandırılması gibi eylemler kadının cinselliğini inkâr eder. Tecavüz bir diğer şiddet taktiğidir; evlilik içi tecavüz birçok Batılı ülkede 1990’lara kadar suç olarak kabul edilmemiştir. Bu, kadının cinsel olarak kocasına itaat etmesi gerektiği inancının bir yansımasıdır. Rich, “kadınların erkek işlerinde obje olarak kullanılmasının” zorunlu heteroseksüelliğin bir başka baskıcı taktiği olduğunu söyler; cinsel sömürü için kadın ticareti ve hayat kadınlarının cinsel zevk için kullanılması buna örnektir.
Bazı kültürlerde sadece erkek çocukların okula gönderilmesi tercih edilir; bunun nedeni kız çocukları evlilikten sonra kocasının ailesine katılırken erkek çocuklarının ailede kalacak olmasıdır. Bu görüşün bir sonucu olarak dünya genelinde kızların yalnızca yüzde otuzu ortaokul eğitimi almaktadır. Yetersiz eğitim kaçınılmaz olarak düşük istihdam olasılığı anlamına gelir.
Erkek iktidarını korumanın bir diğer yöntemi, kadınların önemli iş konuşmalarının yapılabileceği golf gibi boş zaman aktivitelerinin ve erkeklere özel kulüplerin dışında tutulmasıdır.
Heteroseksüellik bunun gibi birçok farklı açıdan cinsiyet ve cinselliğin katı sosyal oluşumları aracılığıyla işleyen bir kurum olarak anlaşılabilir. Bu cinsiyet fikirlerini uygulamak için şiddet dâhil önemli bir sosyal kontrol kullanılır. Sonuç olarak kadınlar heteroseksüelliğin içinde tutulur ve ona tabi olmaları sağlanır. Rıch’e göre kadınların bastırılması heteroseksüelliğin doğrudan bir sonucudur.
Tarihte ve kültürde lezbiyenliğin silinmesi ve inkârı, heteroseksüelliği korumanın yollarından biridir. Rich, toplumun erkek tanımlı olduğunu savunur; yani toplum erkeklerin ve ihtiyaçlarının kadınlarmkinden üstün tutulduğu bir yerdir. Kadınlar erkeklere güzel görünme ihtiyacı hisseder ve erkeklerle duygusal ilişkilerine kadınlarla arkadaşlıklarından daha fazla değer verir. Rich kadınları yaşamlarını diğer kadınlar çevresinde yeniden şekillendirmeye, bir başka deyişle kadın tanımlı olmaya çağırır. Bu tüm kadınları erkekleri terk edip kadınlarla birlikte olmaya çağırdığı anlamına gelmez; ama tüm kadınların muhtemelen yalnızca lezbiyen topluluklarda mümkün olabilecek bu deneyimi, yani başka kadınları sevmeyi tüm kadınların yaşamasını ister.
Lezbiyen Süreklilik
Rich, bir lezbiyenin ne olduğuna dair önyargılara meydan okur; lezbiyen erkeklerden nefret eden ve kadınlarla birlikte olan biri değildir, sadece kadınları seven bir kadındır. Bu görüş “siyasi lezbiyenlik” olarak bilinir: Rich ve diğerleri bunu basit bir cinsel tercihten ziyade ataerkilliğe direnme şekli olarak görmüştür. Lezbiyenlik, cinsel acıdan kadınlara ilgi duyanları ve heteroseksüel olduğu halde siyasi açıdan diğer kadınlarla bağlantılı olanları kapsayan bir süreklilik taşıyabilir. Bu, lezbiyenlik deneyiminin derecelerinin olduğu, “daha az” lezbiyen olanların sosyal olarak daha makbul olduğu anlamına gelmez. Rich’e göre 16. yüzyıl ve 17. yüzyılda çoğu zaman ataerkilliğin dışında yaşadıkları gerekçesiyle büyücü olarak asılan veya yakılanlar başta olmak üzere Avrupa’daki birçok kadından, 19. yüzyılın sonunda İngiltere’de ısrarla pantolon giyerek skandala neden olan Wigan kentindeki madenci kadınlara kadar zorunlu yaşam tarzına direnen ve sürekliliğin kah içinde kah dışında var olan kadınlar yüzlerce yıldır mevcuttur.
Rich’in lezbiyen süreklilik fikri kısmen lezbiyenliği cinsellikten uzaklaştırdığı ve feministlerin kendi heteroseksüelliklerini sorgulamaksızın sürekliliğin bir parçası olmasına olanak tanıdığı için ciddi tartışmalara yol açmıştır. İngiliz radikal feminist Sheila Jeffreys’e göre bu görüş kadınların kendini siyasi olarak onaylanmış hissederken erkeklerle ilişkilerini sürdürebilmesine olanak tanımıştır. Fakat Rich’in çalışmasının gücü, heteroseksüel kadınları eleştirmek yerine bir kurum olarak heteroseksüelliği eleştirmesinden gelir.
Rich’in fikirleri heteroseksüel-homoseksüel ikiliğine de meydan okur ve cinsel kimliğin Batı kültürünün icadı olduğunu savunan Amerikalı araştırmacı Eve Kosofsky Sedgvwick gibi queer kuramcılarını önceler. Sedgwick, bu cinsellik yapılarının sadece lezbiyenler ve geyler gibi “azınlık” gruplarının bir sorunu olduğu varsayımına da karşı çıkar.
Kavramsal Değişim
Rich’in 1980 yılındaki makalesinde ortaya koyduğu fikirler, heteroseksüelliğin bir kurum olarak incelenmesi çağrısında bulunarak cinsellik konulu incelemelerde belki de en önemli kavramsal değişimi sağlamıştır. İngiliz sosyolog Carol Smart’ın belirtttiği gibi bu daha önce hiç yapılmamıştır çünkü heteroseksüel kimlik, beyaz sömürgeci kimlik gibi zahmetsizce üstünlük sağlamıştır ve kendini bir norm olarak yapılandırdığı için görünmez kalabilmiştir. İngiliz sosyolog Stevi Jackson gibi heteroseksüel feministlerin heteroseksüelliğe bakışı Rich’in çalışmasından doğrudan etkilenmiştir. Fransız feminist Monique Wittig, 1992 yılında heteroseksüelliğin kadınların itaat etmesi ve sahiplenilmesine dayalı bir siyasi rejim olduğunu ileri sürmüştür.
Kısa süre önce İngiltere’de ünlülerin kızlara cinsel istismar uyguladığının ortaya çıkması ve Afrika’da Nijerya’daki iki yüzü aşkın okul çağındaki kızın militan İslamcı grup Boko Haram tarafından kaçırılması, heteroseksüelliğin kadınlara ve kızlara halen zor yoluyla uygulandığının çarpıcı örneklerdir. Rich’in argümanları, sosyal ve siyasi bir yapı olarak heteroseksüelliğe ilişkin önemli keşiflere ışık tutmaya devam eder.
Adrienne Rich
Feminist, şair ve makale yazarı Rich, 1929’da ABD, Maryland’da dünyaya gelmiştir. Anne ve babasının dini ve kültürel ayrımlarından dolayı gergin bir aile hayatı olmuştur.
Kendini daha sonra lezbiyen olarak tanımlamasına rağmen Rich kısmen ailesiyle bağını koparabilmek için evlenmiştir. Bu dönemde Columbia Üniversitesinde öğretmenlik görevi üstlenmiştir. Anne ve eş olarak deneyimleri, entelektüel potansiyelini engellemiş ve politik anlayışını radikalleştirmiştir. Savaş karşıtı protestolara katılmıştır ve aynı zamanda feminist politikaya ve insan hakları hareketine aktif olarak katılmıştır. 1997’de Başkan Bili Clinton’dan Ulusal Sanat Madalyası almayı ABD’deki eşitsizlikleri protesto etmek için reddetmiştir.
5 Comments Kendi yorumunu ekle