Hareketimizin temelinde kadınların kadınlara adanmışlığı yatar. Bu ciddiye alındığında, feministlerin sevmediklerimiz dahil tüm kadınların ataerkinin boyunduruğu altında olduğunun farkında olması ve kadınların kurtuluşunu hedefleyen bir hareketin tüm kadınları, özellikle de sevmediklerimizi içermesi gerektiği anlamına gelir. Kadınlararası arkadaşlık çoğu zaman kadınların feminizmle tanışma yoludur ve bunun da ötesinde birbirimizle olan ilişkilerimiz, analiz ve stratejilerimizin temelini oluşturur. İsyankar kadın ve kızlardan oluşan bir kitlesel hareket, güvensizlik ve rekabetin körüklenmesiyle kadınların bilinçli olarak birbirine düşürüldüğü bir dünyada, kadınlararası arkadaşlığın politik mahiyetinin bilincine varılmasına ihtiyaç duyar.

Kadınlararası arkadaşlık, feministler arasında bir devrim vaat ediyor ancak bu; ihanet, kalp kırıklığı ve çatışma içeren oldukça somut vakaları da görmezden gelmeye sebep oluyor. Kadın hareketinde yer alan herhangi bir kadın, kızkardeşliğin zahmetsiz olmadığını fark edecektir. Özellikle feministler için kadınlarası arkadaşlıklarımıza dair beklentilerimiz hareket içerisinde acı verici sonuçlara ve sürtüşmelere neden olabiliyor.
Hem devrimci hem de yaralayıcı bir alan olarak kadınlararası arkadaşlık, ikinci dalga feministlerin gözünden kaçmadı. Adı anılınca herkesin zihninde tepki uyandıran, liberal sola dair korkusuz eleştirisi ve toplumsal cinsiyet ideolojisinin anaakıma uyarlanmış halini öngörmesi ile bilinen Janice Raymond, kadınlararası arkadaşlık ve etkileşim üzerine derinlemesine yazmıştı.
Janice Raymond’ın Jin/etkileşimi terimini, çalışmalarını “uzun yıllar boyunca ilham ve cesaret verici”1 olarak tanımladığı Mary Daly’den ödünç alması, bu iki parlak feministin birbirlerine karşı hissettikleri dostluğun apaçık bir göstergesi. Raymond Jin/etkileşimi2 terimini, kadınlararası arkadaşlığı antik Yunan geleneklerine dayalı, erkek filozofların şehir devletinin payandası olarak gördüğü arkadaşlık kavramından ayırmak için kullanır.
Jin/etkileşimi, kadınların birbirlerine karşı olan kişisel ve politik hareketlerinden kaçınarak kadınlararası arkadaşlığı feminist çerçevede kavramsallaştırır: “Kadınları etkileyen kadınlar, tepki ve eyleme teşvik eder; etkileşimin kişisel ve politik olanın arasında ikiliklere meydan okuyan duyguları, fikirleri ve aktiviteleri hareketlendirir ve uyandırır, hayatın kendisinde bir değişime yol açar.”3 Başka bir deyişle, kadınlararası arkadaşlığın barındırdığı potansiyel, tüm gücümüzü ortaya çıkaracak; bu bağların kişisel doğasını aşıp kadın kadına arkadaşlıklarımızla cisimleşen toplumsal ve politik gücü tam olarak anlamamızı sağlayacak yönde birbirimizi etkilemekte, hareketlendirmekte, kurcalamakta ve canlandırmakta yatar.
Kadınlararası arkadaşlığın politik değerini anladıktan sonra bu arkadaşlıklar her ne sebeple dağılırsa dağılsın veya parçalansın, bunun ardından feministler tarafından hissedilen acı; erkekler tarafından ihanete uğradığımızda hissedilenin on katıdır. Feministler hetero-ilişkilerin hem platonik ve ailesel hem de romantik olarak ters gitmesini bekler ve herhangi bir feminist çerçeve, erkeklerin sosyopolitik avantajlarıyla feminist bir dünya görüşü arasındaki çıkar çatışmasını tanır. Özellikle feministlerin kadınlararası arkadaşlıklarındaki çatlaklar ve yarılmalar, öngördüğümüz kızkardeşliğe dair temel inanç ve deneyimlerimize meydan okur. Gruplar bölünür, taraflar alınır, iletişim kesilir ve kadınlar köşelerine çekilir.
Kadınlararası arkadaşlığın dönüştürücü potansiyeline dair söylenecek çok şey var ancak feministler olarak birbirimizle ilişkilenirken karşılaştığımız oldukça sahici engellerle yüzleşmeyi ihmal edip bu konuyu romantize etmemeliyiz.
Janice Raymond, Jin/etkileşim yolunda duran üç büyük engeli şu şekilde tanımlar4:
1.Dünyadan Kopma Aracı Olarak:
a. Terapicilik: Kadınların sorunlarına haklı olarak sağaltıcı bir ortam içerisinde çözüm aradığı durumlar olsa da, terapicilik burada kişinin kendisini açığa vurduğu mekanik bir modele işaret ediyor. Özbenlik adeta kişinin dışında, tamir edilmesi gereken bir nesne muamelesi görüyor. Bunun sonucu, Raymond’a göre, “kendine dair olanı açığa vurmanın en yüksek erdemlerden biri olarak görüldüğü terapötik bir toplumdur. Kadınlar her şeyi göstermeli ve anlatmalıdır. Beden veya zihin hakkında çok az şey gizemini koruyabilir. Böylece kadınlar manevi yaşantılarını parçalayan ve sömüren kitlesel bir psikolojik striptize soyunurlar.”5
b. İlişkisellik: Bu terim, her zaman “bir başkasına ilişkin” olma üzerinden tanımlanan kadına indirgenen bir arkadaşlığa işaret eder. Hem hetero-ilişkiler hem de ayrılıkçı lezbiyen ilişkiler, kişinin benliğinin aksine ilişkiyi merkeze koyduğu bir tutum yüzünden “profesyonel ilişkilenme”6 mesleğini benimseme riskini taşır.
c. “Kişisel Olan Politiktir”den Sapmalar: Bu bilindik feminist şiar, bir kadının yaşamındaki kişisel alanın kamusal olandan muaf olmadığını göstermekle kalmadı, aynı zamanda bu alanın politik önemini ortaya koydu. Raymond ise bu ifadenin “kişisel olan kamuya mal olmuş bilgidir”7 anlamına gelecek şekilde indirgendiğini ve yanlış yorumlandığını gözlemler. Böyle bir yorumlama özel, mahrem veya şahsi olan her şeyin sürekli kamusal alanda sergilenmesine yol açar. Buna karşın Raymond, “mahremiyet, dünyayla bağımızı güçlendirir çünkü yaşama ve arkadaş seçimine derinlemesine düşünebilme niteliği katar” diyor. Bu, Alice Walker’ın da “muhakemenin zorlukları ” dediği şeyin ta kendisi.8
2. Dünyaya Asimile Olma Aracı Olarak
a. Cinsel Özgürleşme: Asimilasyon burada (neo)liberalizm bayrağı altında erkeğe güdümlü cinsel pratikler aracılığıyla özgürleşen “yeni kadın”ın inşası ile gerçekleşir.
b. Hoşgörünün Hükümranlığı: Hiçbir konuda değer yargılarında bulunulmaması gerektiğini iddia eden savdır: “Başkalarına değer dayatmama söylemini benimseyen kadınlar, kendilerini herhangi bir etik yargıda bulunma kapasitesinden mahrum bıraktıkları tehlikeli bir felsefeye kapılırlar.”9 Bu da feminist iradenin, yani “tarihi, değer-tanımlı bir biçimde şekillendirme iradesinin” kaybıyla sonuçlanır.10
c. Sessizliğin Asimilasyonu: Kadınlar arasında tarih boyunca var olmuş sevgi dolu ilişkiler kasıtlı olarak küçümsenir ve göz ardı edilirler. Bu türde bir sessizlik, “kadınların birbirlerinin en iyi arkadaşları, destekçi yakınları, fedakar aşıkları ve daimi yoldaşları olduğu gerçeğini siler.”11
3. Dünyada Kurbanlaşma Aracı Olarak
a. Anneler ve Kızları: Raymond’ın “kurbanlaşma / kurbancılık” olarak adlandırdığı şey, hem annenin hetero-ilişkisel hayattaki mağduriyetini, hem de kızlarına kadınlardan kopma geleneğini aktaran annelerin kızlarını buna kurban edişini ifade eder.12 Anne-kız arasındaki rehberlik eksikliği, “kadınlara acı çekme, bu acıya tahammül etme ve/veya erkeklerin onlara verdiği dünyada, durumu güvenli ve ustaca manipüle etme becerisi veren”13 hayatta kalma taktiklerinin aktarılmasıyla sürdürülebilir. Ancak bu hayatta kalma taktikleri, Jin/etkileşimi tehdit eden suçluluk ve ihmali beraberinde getirir.
b. Suçluluk ve Duygu Sömürüsüne Dayalı Politika: Bu, çoğu zaman yalnızca ezilen bir sınıfa mensup oldukları için belirli kişilerin veya grupların eleştirellik gözetmeden kabul görmesine yol açabilir.14 Kadınların kendilerini kötüleyerek diğerlerinin gönlünü hoş tuttuğu bir model ortaya çıkmakta, bu da kadınların birbirlerine acı içinde, ortak bir manevi güçsüzlükten dolayı ve kurban olarak daha kolay bağlandıklarını göstermektedir. Bu yaklaşım, bir anlamda içerdekinin statüsünü öne çıkaran çağdaş “kimlik siyaseti” ile yakın ilişkilere sahiptir: “Feministler, pek çok kadının altında yaşadığı baskıcı koşulları yarattıkları için suçlanamaz ya da suçluluk psikolojisine sokulamaz. Bizler suçluluk duygusuyla değil, sorumluluk bilinciyle hareket etmeliyiz.”15
c. Kadınların Kişisel ve Politik Güce Yabancılaşması: Kadınların tarihsel olarak ezilmelerine dayalı olarak öğrenilen davranışlarımız, bizi kendi gücümüzü (veya potansiyelimizi) ortaya koymaktan veya onu geri almaktan alıkoyar. Bu durum; emin, kararlı ve bireysellik gösteren herhangi bir kadına karşı bazen açıkça aşağılamaya kadar gidebilen bir güvensizlik doğurur. Heves ve başarı, “rekabetçi olmayan” bir çerçeve içinde hoş görülmeyebilir: “Kadınların kişisel ve politik güce yabancılaşması, kolektif gruba veya topluluğa sahte bir güç bahşeder.”16 Bir grup, kadınların doğrudan sahip olduğu kişisel ve politik gücü değersiz kıldığında teşvik edilen etik, (yanlış) bir grup denkliği anlayışı halini alır: “bir kadının ayırt edici özellikleri öne çıkarılamaz ve onun kendine özgü olan gücü görünmez kılınır.”17
d. Kadın Kadının Kurdudur İnancı: Raymond’ın da işaret ettiği gibi, “kadınlar, benzer feminist ruha ve tahayyüle sahip olduklarını düşündükleri, arkadaşları olarak kabul ettikleri kadınlar tarafından gerçekten de ihanete uğradılar.”18 Feminist harekete dahil olan pek çok kadın bu mücadelenin dışında ortak bir dünyayı paylaşmıyor, bu da kızkardeşliğin kendiliğinden gerçekleşmediği ve belki de bize ihanet ettiğini düşündüğümüz kadınlara karşı gerçekçi beklentilerimizin olmadığı anlamına gelebilir. Raymond, ikinci dalga sırasında kadınların nasıl taşa tutulup iç çatışmaların gerçekleştiğini ve kadınların diğer kadınlardan gelen sadakatsizlikle yüzleşmeye hazırlıksız yakalandıkları için çıkarımlarının genellikle “kadınlar da erkeklerden farksız”a vardığını söylüyor. Bu durum da Mary Daly’nin tabiriyle, kolayca bir “feminist güven krizi”ne, kadınların asıl “illüzyon”un feminizm olduğuna inanmasına yol açıyor.19

Kadınlararası yabancılaşma, diğer kadınlardan gelebilecek olan husumet durumlarını ve yatay düşmanlığı öngöremediğimizde ortaya çıkar. Tekrar yara alamayacak kadar yaralandığımızda, hareket hakkında çoğu zaman kadınlardan uzaklaşmaya yol açan nihilist bir görüşe teslim olmak cezbedici bir hal alır. Ancak Raymond buna, “Kadınların bunun hakkında yapabilecekleri en iyi şey, tam da bu davranışın ortaya çıkacağının farkında olmak. Bu bilgiyle bodoslama yüzleşin (belki de daha önemlisi kalben yüzleşin). Kalbinizin ve aklınızın sahip olduğu bu bilgiden dolayı ve ona inat, Jin/etkileşimi* içindeki davranışları daha çok benimseyin.” diyerek karşı çıkar.20 Belki de en önemlisi, Raymond bize arkadaşlığın süreğen bir “tekrarlanan eylemler” süreci olduğunu hatırlatır: “ihanetlere, kopuşlara ve hoşnutsuzluklara rağmen”21 tekrar eden bir alışkanlık.
Raymond bizi kopuşlarla karşı karşıya kalındığında feminizm ve kadınlararası arkadaşlığın değerlerini reddetmek yerine, hayal kırıklığı ile yüzleşmeye ve bir kez daha kadınları seçmeye çağırıyor. Kadınlararası arkadaşlıkları romantize etmeden veya feministlere gözü kapalı bir güven duymadan da Jin/etkileşiminin katkısı başarısızlığın pençesindeyken bile açıktır: “Bize her zaman kadınların kadınları sevmiş olduğunu öğrendiğimiz bir tarih kazandırdı. O, sadece hayatta kalmanın ruhumuz için yetersiz olduğunu anlamamızı sağladı. Bize ciddi bir şekilde yasaklanmış olanı verdi.”22 Kadınlarası arkadaşlığın bize bu özellikleri sonsuza dek armağan etmemesi ya da bu yolda çatışarak sık sık kızkardeşlerimizi yitirmemiz, bunun tekrarlama olasılığını ortadan kaldırmaz.
Raymond, radikal kadınlararası arkadaşlık için gerekli koşullarla bizi baş başa bırakıyor:
- Düşüncelilik: Kadınlararası arkadaşlık için gerekli bir koşuldur. Bir yandan akıl yürütme yetisini, diğer yandan ise inceliği ve empatiyi barındırır: “düşüncelilik kelimesi, incelik üzerine ve ince düşünme anlamını taşır.”23
- Tutku: Tutkulu bir arkadaşlık; düşünce ile tutku arasındaki, kişisel gelişim ile kolektif ilerleme arasındaki bütünlüğü sürdürür: “düşünceli bir tutku ile tasvir edilebilecek bir arkadaşlık, kişinin bir başka kadına dair farkındalığında ve ona bağlılığında Kendiliğini kaybetmemesini sağlar.”24
- Dünyevilik: Bu yalnızca erkeklerin dünyasının sınırlarında feminist bir dünyanın yaratılması değil, ayrıca “kadınların bu dünyanın ne olabileceğine dair hayalleri doğrultusunda yaratılması”25 anlamına gelir. Ataerkinin imkansız kısıtlılıkları içerisinde konumlanmış şekilde dünyeviliğimiz feminist tahayyüle dayanırken, feminist tahayyülümüz ise dünyevi konumumuzda gerçeklik bulur.
- Mutluluk: Feminizm her şeyden önce bir risk ve direniş politikası olsa da, kadınlara bir miktar mutluluk vaadinde de bulunmalıdır. Raymond mutluluğu, Nadezhda Mandelstam’ın Rusça zhizneradostny kelimesinin çevirisinde özetlediği bir terim olan “hayattan memnun” olarak tanımlar. Bu bağlamda mutluluk, “belli amaç veya sonuçların yerine getirilmesinde elde edilen, kişinin sahip olduğu gücün tamamına erişmesi için çabalamak” anlamına gelir.26
Biz de bunu umuyoruz. Doğal bir dişil yaşam enerjisine veya anaçlığına dayalı bir öze değil, “Kadınların ‘Vahşet Koşulları’na rağmen Kendileri için yarattığı tarihsel, kültürel ve maddi bağlara dayanan”27 kadınlararası arkadaşlık vizyonunun varlığını umut ediyoruz. Kadınlararası arkadaşlığa dair sığ bir duygusallık, hem her kesimden kadını harekete geçirmek için gerçekçi değildir hem de kaçınılmaz olarak hayal kırıklığıyla sonuçlanır: “Jin/etkileşimi, kadınların birbirleriyle doğal olarak bağ kurabildikleri düşüncesiyle temellendirmek bu fikre ihanet edecek sahte bir iyimserliktir.”28 Jin/etkileşimi besleyip büyütürken karşılaştığımız engellere kıymet vermek, kadınlarası arkadaşlığın derinden dönüştürücü ve politik gücünü dikkatle ve disiplinle tanımaktır. Belki de farkın karşısında gücü somutlaştırmanın yolu budur.
*Jin/etkileşimi: İlk olarak Mary Daly’nin ortaya atmış olduğu Gyn/affection kavramı, Yunanca ‘kadın’ anlamını veren Gyn ve Türkçeye farklı şekillerde çevirmenin mümkün olduğu Affection sözcüklerinin birleşiminden oluşuyor. Gyn anlam itibariyle dişil olarak çevrilebilecek olsa da biz Jin’i daha uygun bulduk. Türkçe’de İngilizcede olduğu gibi tıp literatürüne dahil olduğu için anlaşılıyor, ayrıca Kürt kadın hareketinin Kürtçe kadın sözcüğünden türettiği Jineoloji ile de hem dilsel hem düşünsel bir bağa sahip. Affection sözcüğünü ise birbirine karşı ilgi duyma, muhabbet ve karşılıklı hareket içinde olma halini istediğimiz kadar karşılamasa da ‘etkileşim’ olarak çevirdik. Jin/etkileşimi Janice Raymond tarafından, yalnızca duygulanım ve samimiyetin olmadığı, aynı zamanda kadınlar arasındaki arkadaşlıkların yaratabileceği güçlenme ve harekete geçme duygusunu da içeren kadınlararası dostlukları tanımlamak için kullanılmıştır.
Çeviri: Daniela
Düzelti: Güleren
Özgün metin: http://becwonders.com/blog/2019/10/1/why-sisterhood-is-both-powerful-and-difficult-notes-on-female-friendship
[1] Janice G. Raymond, A Passion for Friends : Toward a Philosophy of Female Affection (Boston: Beacon Press, 1986). ix.
[2] “Gyn” Yunanca “kadın” anlamını veren γυνή (gyne).
[3] Raymond, A Passion for Friends : Toward a Philosophy of Female Affection. 8.
[4] Bu engellerin tam ve derinlemesine bir analizi için Janice Raymond’ın “A Passion for Friends” kitabına başvurun çünkü bu engeller, birkaç maddeye sığdırılamayacak kadar nüanslıdır.
[5] Raymond, A Passion for Friends : Toward a Philosophy of Female Affection. 156.
[6] Raymond. 161.
[7] Raymond. 163.
[8] Raymond. 164.
[9] Raymond. 169.
[10] Raymond. 169.
[11] Raymond. 173.
[12] Raymond. 185.
[13] Raymond. 188.
[14] Raymond. 188.
[15] Raymond. 192.
[16] Raymond. 195.
[17] Raymond. 196.
[18] Raymond. 197.
[19] Mary Daly, Pure Lust : Elemental Feminist Philosophy (Boston: Beacon Press, 1984). 112.
[20] Raymond, A Passion for Friends : Toward a Philosophy of Female Affection. 198.
[21] Raymond. 199.
[22] Raymond. 200.
[23] Raymond. 221.
[24] Raymond. 225.
[25] Raymond. 232.
[26] Raymond. 238.
[27] Raymond. 211.
[28] Raymond. 211.
Anasayfadaki resim: Petrona Viera