ANDREA DWORKIN
Sizlerle çevirisini paylaştığımız bu konuşma metni, aşağıdaki açıklamada da bahsedildiği gibi geçmişte Times Meydanı’nın manzarasını anlayarak okunmalı. O yıllarda büyümekte olan ve ‘ifade özgürlüğü’ temelinde yasal düzenlemeler peşindeki porno film sektörü içinse bu mahalle kanatlanmadan önce besleyip büyütüdüldüğü bir yuva gibi. Porno filmlerin gösterildiği sinemalar, videoların tek kişilik kabinlerde izlenebildiği dükkanlar, striptiz klüpleri, temel faaliyetin seks ticareti olduğu sokaklar, barlar, kulüpler, oteller… Şunu da eklemek gerek, bunların artık yerlerinde olmaması o dönemlerde pornografiye temelden itiraz yükselten feministlerin elde ettiği bir sonuç değil. Gayrımenkul piyasalarındaki değişimlerle, fuhuş ve pornografiyi yok etmek değil, gözden ırak tutmak isteyen muhafazakar poltikalar Times Meydanı’nın çehresini değiştirmiş. Ancak pornografi içerdiği şiddetle birlikte artık insanların cebine kadar girmiş durumda. Pornografinin bugünkü tüketimi ve popüler kültürdeki yansımaları hayatlarımızı şekillendirirken, pek çok insan bu duruma sorgulamadan alışmış görünüyor.
Fotoğraf: © George Cohen “Women Against Pornography,” 42nd St., NYC, 19
“Yalan, 20 Ekim 1979’da, New York’un resmi ve güzel halk kütüphanesinin arkasındaki Bryant Park’ta düzenlenen eylemde okunan bir konuşma metni. Bu parka genellikle uyuşturucu satıcıları hakimdi. Arkasındaki kütüphane ile birlikte, sanayileşmiş Amerika’nın cinsel istismar başkenti olan Times Meydanı’nın alt sınırını belirliyordu. Pornografiye Karşı Kadınlar tarafından düzenlenen ve başını çekenler arasında Susan Brownmiller, Gloria Steinem ve Bella Abzug’un yer aldığı eylemde, ezici çoğunluğu kadınlardan oluşan 5000 kişi Times Meydanı’nda yürüdü. Yürüyüş, Times Meydanı bölgesinin en üst sınırı olan West 59 Street’teki Columbus Circle’da başlamış ve Bryant Park’taki miting ile sona ermişti. İlk defa, Times Meydanı pezevenklere değil kadınlara aitti; kâr uğruna canı yakılan ve istismar edilen değil, gururlu ve zafer kazanmış kadınlara. Yürüyüş pornoculara kadınların kitleler halinde isyan edip bu acımasız caddelerdeki sıradan faaliyet olan organize kadın ticaretini durdurabileceğini gösterdi. Feministler parkta varlıklarını gösterdiler ama onu ellerinde tutmadılar.”
Entelektüellerin erotik sanat dediği entel dantel pornografiden, tezgâh altındaki çocuk pornosuna, kuşe kâğıtlı erkek “eğlence” dergilerine uzanan çamur deryasında gördüğümüz her türlü pornografininin özünde temel bir mesajı var. Pornografide sürekli iletilen esas mesaj şu: Kadın bunu ister, kadın dövülmek ister, kadın zorlanmak ister, kadın kendisine gaddarca davranılmasını ister, kadın canının yakılmasını ister. Bu, tüm pornografik ürünlerin temel prensibidir. Kendisine yapılan bu iğrenç şeyleri kadın ister. Bundan hoşlanır. Kendisine vurulmasından hoşlanır, canının yanmasından hoşlanır, zorlanmak hoşuna gider.
O sırada bu ülkenin dört bir yanında, kadınlar ve genç kızlar tecavüze uğruyor, dayak yiyor, sekse zorlanıyor, şiddet görüyor ve canları yakılıyordur.
Polisler onların aslında bunu istediklerine inanır. Çevrelerindeki insanların çoğu, bunu istediklerine inanır. Eşinden şiddet gören kadın sonunda korunma ya da yardım istemeye cüret ettiğinde, defalarca “peki adamı kışkırtmak için ne yaptın?” sorusunu duyar. Polis tecavüz mağduruna “zevk aldın mı?” diye sorar. “İtiraf et bir yanın bunu istedi” diye sıkıştırır psikiyatrist. “Bu dışarı çıkarman gereken enerjiydi” der guru. Yetişkin erkekler, sekiz, on ya da on üç yaşındaki öz kızlarının bile onları kışkırttığını iddia eder.
Kadının canının yakılmasından hoşlandığına dair bir inanç mevcut. Kadının sekse zorlanmak istediğine dair bir inanç mevcut. Her yerde bunu istediğine dair kanıt bulunur: Giyinişinde; yürüyüşünde; konuşma tarzında; oturup kalkışında. Mesela hava karardıktan sonra sokağa çıkmıştır; bir erkek arkadaşını eve çağırmıştır; erkek komşusuna selam vermiştir; kapıyı açmıştır; bir adama bakmıştır; bir adam ona saati sorduğunda cevap vermiştir; babasının kucağına oturmuştur; babasına cinsellikle ilgili bir soru sormuştur; bir erkekle aynı arabaya binmiştir; en iyi arkadaşının babasının ya da amcasının ya da öğretmeninin arabasına binmiştir; flört etmiştir; evlenmiştir; bir keresinde seviştiği bir adama daha sonra hayır demiştir; bakire değildir; babasıyla konuşmuştur; sinemaya yalnız başına gitmiştir; tek başına yürüyüşe çıkmıştır; tek başına alışverişe gitmiştir; gülümsemiştir; evde yalnızdır, uyuyordur, bir adam zorla içeri girer ve hâlâ o soru sorulur, “Hoşuna gitti mi? Pencereyi biri içeri girsin diye mi açık bıraktın? Her zaman üstünde giysi olmadan mı uyursun? Orgazm oldun mu?”
Vücudu morluklar içinde, tartaklanmış, canı yakılmıştır ama hâlâ ısrarla aynı soru sorulur: Buna sen mi sebep oldun? Hoşuna mı gitti? Bu onca zamandır istediğin şey değil miydi? Beklediğin, istediğin ve hayalini kurduğun bu değil miydi? Hayır, der durursun. Hayır dediğini, istemediğini ispat etmeye çalışırsın. Ha şu çürükler, morluklar mı? Kadınlar biraz sert sever. Onu ayartmak için ne yaptın? Onu nasıl baştan çıkarttın? Hoşuna gitti mi?
Bir erkek arkadaş ya da bir koca veya ebeveynleri ya da bazen bir kadın sevgili bile, kadının eğer gerçekten isterse adamı durdurmayı başaracağını düşünür. Eğer olay gerçekleşmişse kadın bunu hakikaten istemiş olmalıdır. Neyi istemiş olmalı ki? Zorlanmayı, canının yanmasını, zarar görmeyi, acıyı, aşağılanmayı. Neden istemiştir? Çünkü o bir kadındır ve kadınlar her zaman kışkırtır, hep bunu ister, bundan hoşlanır.
Peki fikri önemsenen herkes kadınların zorlanmayı, canlarının yakılmasını ve şiddete maruz kalmak istediklerini nereden biliyor? Pornografiden. Yüzyıllar boyunca, erkekler pornografiyi gizlice tükettiler. -Evet, avukatlar, yasa koyucular, doktorlar, sanatçılar, yazarlar, bilim insanları, ilahiyatçılar, filozoflar. Ve aynı yüzyıllar boyunca, kadınlar pornografiyi tüketmediler ve kadınlar avukat, yasa koyucu, doktor, sanatçı, yazar, bilim insanı, ilahiyatçı ve filozof olmadılar.-
Erkekler, içinde bunu her zaman isteyen kadınların olduğu pornografiye inanıyor. Erkekler, içinde kadınların direnip hayır dediklerinde bile bunu sırf erkeklerin onlara daha fazla güç ve şiddet uygulaması, daha çok zorlaması için yaptıkları pornografiye inanıyor. Erkekler bugün bile pornografiye inanıyor ve hayır diyen kadınlara inanmıyor.
Bazıları pornografinin sadece bir fantezi olduğunu söyler. Bunun neresi fantezi acaba? Kadınlar gerçekten dövülüyor, tecavüze uğruyor, sekse zorlanıyor, kırbaçlanıyor ve esir tutuluyorlar. Tasvir edilen şiddet gerçek. Pornografide tasvir edilenler, gerçek kadınlara ve gerçek kız çocuklarına karşı gerçekleştirilen şiddet eylemleri. Buradaki esas fantezi, kadınların istismara duydukları arzudur.
Ve biz bugün sakince anlatmak için; bağırmak, çığlık atmak, feryat etmek, haykırmak için buradayız. Biz kadınlar bunu istemiyoruz, bugün istemiyoruz, yarın istemeyeceğiz, dün istemedik. Bunu asla istemeyeceğiz ve hiçbir zaman istemedik de. Fahişe sekse zorlanmayı ve canının yakılmasını istemez. Ev kadını sekse zorlanmayı ve canının yakılmasını istemez. Lezbiyen sekse zorlanmayı ve canının yakılmasını istemez. Genç kız sekse zorlanmayı ve canının yakılmasını istemez.
Bu ülkede her yerde, her gün, binlerce kadın ve genç kız şiddete uğruyor. Ve bu fantezi değil, her gün kadınlar ve genç kızlar tecavüze uğruyor, dövülüyor ve sekse zorlanıyorlar. Bu yüzden temel prensibi ve önkabulü istismar edilmek istediğimiz, canımızın yakılmasından zevk aldığımız, zorlanmaktan hoşlandığımız olan hiçbir tasviri bir daha asla kabul etmeyeceğiz.
İşte bu yüzden pornografiyle nerede bulursak savaşacağız; ve bunu savunan, üreten, satan ve kullananlarla savaşacağız.
Ve şundan emin olabilirsiniz: Pornografiye karşı yürüttüğümüz bu mücadele sessizliğe karşı mücadeledir; gerçek kurbanların sessizliğine. Pornografiye karşı hareketimiz, bir konuşma hareketidir; cinsel şiddetle susturulan kadınların ve genç kızların sesidir. Ve bir daha asla ama asla susturulmayacağız.
Çeviri: Pınar