Ayan Beyan

GÜLEREN E.

Özellikle sosyal medyada yürütülen aktivizmle, kadınları cinsiyetleri hakkında bildiğini, bildiği şekilde söyleyemeyecek şekilde bastıran, ağır şekilde suçlayıcı bir yaklaşımın ağırlık kazandığını gördük. Kendini kadın olarak beyan eden herhangi birinin beyanını sorgulamak şiddetti; bedenlerin cinsiyetli olduğunu söylemek özcülüktü, biyolojiden bahsetmek sömürgecilerin ortaya attığı cinsiyet kategorilerini savunmaktı, translığı ve cinsiyeti salt beyana dayandırmamak TERF’lüktü, TERF’lükse neredeyse ağza alınamayacak en büyük günahtı…

“Diğer kızlar gibi değilim”in Yeni Hali: İkilikdışılık*

M.K. FAIN

Son zamanlarda [toplumsal] cinsiyet kimliğine dair tartışmalarda pek çok kişinin cinsiyetini ‘Non-Binary’ olarak ifade ettiğini görüyoruz. Bu ifade, kadın ve erkek cinsiyetlerinden oluşan ikili yapının dışında kaldığını iddia edenler tarafından benimseniyor ve genelde Türkçe’ye çevrilmeden kullanılıyor. Bizse ‘ikilikdışılık’ olarak kullanmayı uygun bulduk. Çevirdiğimiz metin, 2019’da yazarının yazılım mühendisi olarak çalıştığı işyerinden atılmasına ve Medium platformundan çıkarılmasına yol açmıştı. M.K. Fain bu gelişmelerin ardından 4W.pub sitesini kurdu.

Toplumsal Cinsiyet bir Spektrum değil

REBECCA REILLY-COOPER

Cinsiyetin spektrum olduğuna dair fikirler Türkiye’deki cinsiyet tartışmalarında sıkça yer buluyor. Bu hem biyolojik kategoriler hem de toplumsal cinsiyet kimlikleri açısından ele alınabilen bir çerçeve. Rebecca Reilly-Cooper’ın 2016’da kaleme aldığı bu yazıda spektrum fikri toplumsal cinsiyet kimlikleri temelinde eleştirilmekte. Bu, cinsiyete dair baskılara karşı direnişte gerçekten işe yarar bir strateji mi yoksa bizi yeni katı rollere hapseden bir kimlikler kategorizasyonu mu?

ergenlik bir hastalık mı?

sorumun cevabı elbette hayır. öyleyse kimi durumlarda neden bir hastalıkmışçasına tedavi edilerek engellenmeye çalışılıyor? neden bedensel gelişimin bu önemli evresinden ‘ergenlik baskılayıcı / hormon bloklayıcı’ diye anılan maddelerle durdurulması gereken bir şey olarak bahsedilmeye başlandı? insan bedeninin, özellikle de de dişi bedenin ömür boyu geçirdiği pek çok değişim, medikal ve kozmetik sektörün bizi sıklıkla inandırmak…

Toplumsal Cinsiyet Öğretisinden Çıkmak*

JEMIMA REPO “Toplumsal cinsiyet” hakkında bildiklerimizi unutmaya çalışsaydık ne olurdu?

Unutmak derken, toplumsal cinsiyetin ne olduğu, ne anlama geldiği ve nasıl işlediğiyle ilgili düşündüğümüz, hatta onu “orada bir yerde” var olan bir “şey” olarak değerlendiğimiz öğretiden çıkmayı kastediyorum.

‘biyolojik’ cinsiyetin dayanılmaz yokluğu

periyodik olarak karşımıza çıkan bir meseleyle uğraşasım var. ‘biyolojik’ cinsiyet diye bir şeyin var olmadığı iddiası. aşağıdaki twitte artık bu ‘ya varsa’ raddesine erişmiş. son yıllarda üreme işlevlerine dayalı bedensel bir cinsiyet tanımının yanlış olduğundan sık sık bahsediliyor. bu da insan bedenindeki gelişimsel çeşitliliğe dayandırılıyor ancak bu açıklama yetersiz. çünkü çeşitlilik ve kusurlarıyla var olan…

Feminizm ve Kuir Hareketin Mutsuz Evliliği

Hem dünyada hem Türkiye’de feministler ve kuir siyaset içinde büyüyen, özellikle sosyal medyada harlanan bir tartışma mevcut. Bu anlaşmazlıkların temelinde, özellikle cinsiyet ve toplumsal cinsiyet kavramlarıyla bunların birbiriyle ilişkisinin farklı yorumları yatıyor. Damla Karagöl, bir moleküler biyolog ve feminist olarak hem cinsiyetin ne olduğuna dair somut bilgilerini hem de son dönemdeki tartışmalar üzerine değerlendirmelerini Varlık…

“Beni Öldürüyorsun”: Nefret Söylemi ve Feministlerin Susturulması Üzerine

Radikal feministler devamlı transların var olma haklarını inkar etmekle ve hatta onların ölümlerinden sorumlu olmakla suçlanıyor. Trouble&Strife’da yer alan bu yazıda, Jane Clare Jones bu suçlamalara yakından bakıyor. Bu suçlamalar nereden kaynaklanıyor ve ne anlama geliyorlar? Daha yapıcı bir tartışma zemini yaratmanın bir yolu var mı?