Feministlerin temel amacının, erkek egemen düzenin kadınlar üzerinde oluşturduğu baskıyı ortadan kaldırmak ve kadınların, onları bu sömürü sisteminin içerisinde tutan toplumsal zincirlerden özgürleşmesi için yollar bulmak olması, fuhuş kavramının her bağlamda seks işçiliği olarak anılması taraftarı olanlar için kaygılanacak bir mesele gibi görünmüyor. Seks işçiliğini, içinde yer aldığı endüstriyi temelden eleştirmeden savunan bu anlayış, fuhşun varlığının veya iş olarak ele alınmasının onun meşruiyeti için yeterliliğinin bir kanıtı olduğunu ima ediyor. Bunun yanısıra bu anlayış, erkeklerin cinsel “haklarına” erişimini garantileyen bu kurumun herhangi bir ticari faaliyetten farksız işlemesinin ve kadınların üzerinde uygulanan bu “hakların” kadınları özgürleştireceğini iddia ediyor. Nihayetinde ‘seks işçiliği’ çerçevesindeki haklardan bahseden pek çok insanın seks ticaretini; patriyarka, tahakküm, insan kaçakçılığı, erkek şiddeti gibi fuhşun temelini oluşturan gerçekliklerden muaf tuttuğuna sıklıkla tanık oluyoruz: Seks işçiliği, bazıları için güçlü ve cinsel olarak özgürleşmiş kadınların daha da güçlenmek ve özgürleşmek için herhangi bir iş gibi edinebilecekleri, ahlakçılığa karşı direnirken para da kazanabilecekleri bir fırsattan1 ibaret ve her kadın, içkin olarak, bu fırsata sahip!
Fuhşun ‘herhangi bir’ iş gibi, bir muhasebeci veya garson ile aynı düzlemde ele alınması, fuhşun safi bir “geçim kaynağı, yaşamak için herhangi bir kişinin yapabileceği”2 bir şey olarak görülmesinden kaynaklanıyor. Teorik olarak herhangi bir kişi seks endüstrisi içinde olabilir ama bu fikrin öne çıkarılması bu endüstrinin mağduru olan çoğunluğu, yani kadınlar ve çocukları göz ardı etmek anlamına geliyor. Seks endüstrisindeki cinsiyet dağılımındaki inanılmaz uçurum, kadınların ataerkil hiyerarşideki konumlarının ve işlevlerinin yadsınamaz bir örneği. Fuhuş meselesini bir cinsellik hizmeti olarak çerçevelemek, fuhuş dinamiğindeki eşitsizliği ve sömürünün hasır altı edilmesine, fuhuş yaptıranların – pezevenklerin ya da devletin – ve seks satın alanların ise erkek olduğunu unutmamıza sebep oluyor. Mesele sadece ve sadece seks olsaydı, erkek egemen anlayışın kadını erkeğin cinsel haz aracına indirgemesi ile bir ilgisi olmasaydı, kadınların da erkekler kadar bu hizmetten yararlandığını ve erkeklerin de kadınlar kadar bu hizmeti verdiğini görürdük. Özellikle, bu kadar güçlendirici olduğu iddia edilen bir mesleğin erkekler tarafından es geçilmesi düşünülemez bir şey olurdu. Ancak böyle bir durumun aksine kadınları fuhşa iten kurumların, kişilerin ya da deneyimlerin; kadınların seks endüstrisine girmeden veya sokulmadan önce bile kadınları bu endüstriye hazırladığını ve kadınlara başka seçim şansı bırakmayacak şekilde bir toplumsal gerçekliğin tasarlandığını görüyoruz. Seks endüstrisinde yer alan 854 kişi ile yapılan bir araştırmada hayatının belirli bir döneminde evsizlik yaşamış veya yaşamakta olanlarının oranının %75 iken çocukken istismara uğrama oranının %63 olduğu tespit edilmiş.3 Türkiye’nin 63 yasal genelevinde bulunan pek çok kadın sevgilileri, kocaları, babaları ya da erkek akrabalarınca fuhşa zorlandıklarını, genelevlere satıldıklarını anlatmışlar.4 Buna göre fuhşun aslında kimin geçim kaynağı olduğu ve neden herhangi bir kadın tarafından rastgele tercih edilmediği anlaşılabilir.
Fuhşun iş olarak görülmesinde yatan bir diğer sebep ise cinselliğin kişinin bedeninden ve duygularından ayrı bir meta olarak piyasaya sunulabileceği düşüncesi. Jeffreys’in de belirttiği gibi seksin bir hizmet olabileceği fikri, fuhşun ev içinde kadının görünmeyen emeği ile birlikte “yeniden üretim emeği” kategorisine yerleştirilmesinden kaynaklanıyor.5 Kadınların çocuk bakmak, yemek veya temizlik yapmak, hastaya bakmak gibi ev içinde görevi olarak görülen görünmeyen emeği, “sosyal gereklilik” şeklinde nitelendirilir. Kimin yaptığından bağımsız, birisinin bu eylemleri yerine getirmesi gerekir ve ataerkil bir düzende bu çoğunlukla kadın olur. Seksin hizmet olarak sunulabileceği düşüncesi, cinselliğin de bir “sosyal gereklilik” olduğu fikrine dayanır. Bu düşünceyi savunanlar için, gün geçtikçe büyüyen hizmet sektöründe kadınların ücretsiz gerçekleştirdikleri ev içi emeğin ücretlendirilmesi cinsellik için de geçerli olmalıdır. “Gelişmiş” ülkelerin hizmet sektörü için işçisini dışarıdan temin etmesi, hizmet sektörünün fuhuş ile tek ortak yönü olabilir.6 Ev içi emek ile cinsel “ihtiyaçların” sosyal gereklilik olarak aynı başlık altında alınması, “seks hizmeti” kavramındaki eril gerçeği gözler önüne seriyor. Çünkü bir evde yaşayan herhangi birinin ihtiyaçlarını gidermek için sarf edilen ev içi emeğin aksine, fuhuş orantısız bir biçimde erkeklerin sözde ihtiyaçlarını gidermeye yarıyor. Fuhuş herhangi biri için bir sosyal gereklilik oluşturmuyor, yalnızca erkeklere ve onların cinsel ihtiyaçlarına hizmet veren bir bağlam yaratıyor.
Ayrıca fuhşa “seks hizmeti” olarak bakmak, yani bedensel bir işlevin bedenden soyutlanabileceği düşüncesi, sadece bedenin o işleve indirgenmesiyle mümkün olabilir. Bedenin böyle bir işleve indirgenmesi ise onu tüketilebilecek bir nesneye dönüştürür. İşin ilginç tarafı kadınların bu “hizmeti” sağlarken, kendilerini bu işleve indirgemeyi içselleştirmelerinin ve bu “hizmet” esnasında kendi cinselliğinden ve arzularından kopuk bir hale gelmelerinin kimi feministlerce bile dolaylı yoldan normalleştirilmesi. Sevişmenin işteş bir eylem olduğunu ve iki tarafın rızası olmadan gerçekleşmemesi gerektiğini düşünüyorsak, bir tarafın neden para karşılığı rıza gösterdiğini deşmek feminist bir çabadır ve bu çaba, bu eylemin neden para karşılığı verilen bir hizmet olarak kabul edildiğini sorgulamalıdır. Fuhuş yaptırılan kadınların dissosiyasyon7 ve savaş gazilerinden bile daha şiddetli travma sonrası stres bozukluğu yaşamaları8 bu sorgulamanın aciliyetine işaret ediyor. Kadınların nesneleştirilerek erkeklerin mastürbasyon aracı haline getirilmelerinin normalleştirilmesi, feministlerin kimi kazanımlarını da hiçe saymak anlamına gelir. Cinselliğin bir hizmet olarak sunulması, kadınların evlilik içinde yaşadıkları rıza dışı ve bir görev olarak algılanan “cinsel birleşmeleri” – yani tecavüzü- erkeklerin evlilik dışında da para karşılığı temin edebildiği bir olgu haline getirir. Bu sebeplerden ötürü seksin bedenden ayrı olarak ve bir hizmet olarak düşünülemeyeceğini kabul etmek, satılan şeyin kadınların bedenleri olduğunu kabul etmek anlamına gelir. Ancak bunu kabullenmek zor çünkü kimse bu çağda köleliği savunduğunu itiraf etmek istemez. Cinsel kölelik, ataerkinin kadınlara layık gördüğü bir statüdür ve fuhuş savunusu, kadınları bu statüye daha da mahkum etmeye yarar.
Her ne kadar seksin bir hizmet olarak ele alınmaması gerektiği üzerinde dursam da bu çerçevenin tam anlamıyla yürürlükte olduğu ve seks ticaretinin aracılarını da kapsayacak şekilde yasal bir şekilde sürdürüldüğü Hollanda, Almanya gibi ülkeler mevcut. Türkiye’de ise seks ticareti, aracılık yapmak ve teşvik etmek dışında yasal. Seks işçiliği çerçevesinin farklı derecelerde yasal alanı domine ettiği ve seks ticaretinin bir hizmet ve iş olarak kabul edildiği ülkelerin olduğunu göz ardı etmemek gerek. Nitekim bu örnekler bir olgunun iş olarak kabul edilmesinin onun hakkında normatif bir yargı barındırması gerekmediğini, bir şeyin iş olarak ele alınmasının onu kabul edilir kılmadığını anlamamıza yardımcı oluyor. ILO’nun 2015’te kavramsallaştırdığı “kabul edilemez iş” çerçevesinden fuhşu inceleyen Tyler, seks işçiliğinin de bu kavram içinde sınıflandırılabileceğini dile getiriyor.9 12 ölçüt (zorla çalıştırma, sağlık, gelir, güvenlik, mesai süresi, görünürlük, çocuk işçiliği, sosyal koruma, eşitlik ve insan hakları, yasal koruma, işçilerin aile ve toplum hayatı ve iş organizasyonu) doğrultusunda şekillenen bu kavram, fuhşun iş olarak görülmesi halinde bile kabul edilemez olduğu konusunda oldukça faydalı bir çerçeve sunuyor. Yazı içerisinde seks ticareti hakkında sunulan veriler bu çerçeve ışığında değerlendirildiğinde fuhşun “iş” olarak yasallaştırılmasının onu kabul edilebilir kılmadığı apaçık ortada.
Seks işçiliği kavramını ve aslında seks endüstrisini savunan bu anlayış; kendisinin statükoya karşı bir yerde konumlandığını ve dolayısıyla ilerici bir sav ortaya attığını iddia ediyor. Bu iddianın temelinde ise fuhşa yöneltilen her türlü eleştirinin muhafazakar ve statükonun ahlaki değerlerini yansıtan bir yerden geldiği düşüncesi bulunmakta. Bu düşüncenin neden bir yanılgı olduğundan bahsetmeden önce statükonun fuhşu nasıl algıladığına ve ne gibi bir toplumsal işlevi olduğunu düşündüklerine dair konuşmakta fayda var. Fuhşun varlığı; kimileri tarafından erkeklerin doğal ve durdurulamaz cinsel ihtiyaçlarının kabulüyle birlikte, böyle bir kurumun ortadan kaldırılmasının erkeklerin bu dürtülerini başka (iffetli) kadınlardan çıkaracakları düşüncesiyle normalleştirilir. Fuhuş bu noktada iffetli kadınları; erkeklerin kızlarını, karılarını, annelerini koruyan tampon kurum rolünü üstlenir.10 Böylece fahişenin, orospunun ya da seks işçisinin varlığı, -adına ne dersek diyelim- iffetli kadının da var olmasına olanak sağlar. Erkek bu şekilde hem cinsel dürtülerini giderir hem de bunu iffetli kadınlar üzerinde değil de toplum tarafından halihazırda insandışılaştırılarak kullanıma hazır kılınan kadınlar üzerinde yaptığı için evindeki “iffetli” eşine, aile kurumuna ya da “onuruna” leke gelmez. “Orospu ve İffetli Kadın” ikiliği, kadınların cinselliğinin erkeklerce nasıl şekillendirildiğinin ve kendi amaçları doğrultusunda nasıl toplumsallaştırıldığını gösterir. Kadınlar bu ikilikte varolmak zorundadır, erkekler ise var ettikleri bu ikilikte özgürce hareket edebilir. Brunskell-Evans bu durumu şöyle açıklıyor:
‘Orospuların’ gerçekten var olduğu düşüncesi, kadınları iki gruba bölmeye yarar; erkeklerin ‘meşru bir şekilde’ vicdanlarını huzursuz etmeden cinsel olarak faydalanabilecekleri kadınlar, ve faydalanamayacakları kadınlar. Ne var ki, gerçekte ‘orospu’ diye bir şey yoktur. Orospu, dişil bir karakteristiğe büründürülmüş eril bir arzudur. Kadınları gerçekte bölen; ekonomik, toplumsal ve kişisel şartlardır. Kadınların nesneleştirilmesinin ve damgalanmasının devamlılığına sebep olan, fuhşun politik şartlarının kültürel olarak tanınmasındaki eksikliktir.11
Seks işçiliğini savunan anlayışın, zaman zaman kullandığı orospufobi, slutshaming12 ve benzeri tabirlerin bir orospunun gerçekten var olduğu ya da ayıplanabilecek bir “sürtüğün” olduğu ön kabulüne dayanması göz önüne alındığında kendisine zıt gördüğü muhafazakar ve ahlakçı anlayıştan çok uzağa düşmediğini görüyoruz, nitekim hiçbir kadın orospu ya da fahişe değil, bu sıfatlarla damgalanmış kadınlardır. Bunu toplumda pek çok insan neredeyse bir karakter özelliğine bağlı olarak tanımlar, hakim görüş “fahişelerin” düşük ahlaklarını ya da parıltılı bir yaşantıya kapılmalarını içinde bulundukları durumun temeli olarak görür.
Devletin kadınların sicillerine yazdığı ve toplumun onları aşağılamak için kullandığı, onları damgaladığı kelimelerle hitap etmek, fuhşun gerçek sebeplerini tanımak ve önlemek yerine onları meşru kılmaya yarar. Yani gerçek bir fahişe ya da orospu varsa bu fuhşun da meşru ve kabul edilebilir olduğu imasını taşır. Bu kelimeleri “olumlayıcı” bir bağlamda kullanmak onları dönüştürmez zira bu kelimelerin işaret ettiği maddi ve yapısal gerçeklik bu göstergesel bağlamdan etkilenmez. Buna bağlı olarak da bu kullanım, halihazırda kadınlar arasında yaratılan ayrımı ve dolayısıyla erkeklerin kadınların cinselliği üzerindeki hükmünü yeniden üretir ve güçlendirir.
“İnsanlar geliyor, çok affedersin, yatıyor, “yap işte, para verdik”, o tarzda, yani düşünebiliyor musun, onu yaşamak lazım, adamın çoğu zaman elinde sigarası yatıyor yaparken, çok affedersin işte “sen fahişesin işte yapacaksın bunu”anlamında bir tavrı var, hareketleri var, yüz mimikleri var, ya artık insan sarrafı olduk… Valla ben yaptığım işe bir ad koyamıyorum… Toplum nasıl tanımlar? Vebalı bir hastalık gibi görüyor, toplumun gözünde biz fahişeyiz…“13
Seks ticaretini işçilik bağlamında ele alan anlayışın savlarından bir diğeri de fuhşun ortadan kaldırılması için ortaya konan her çabanın fuhuş yapan kişilerin gelir kaynaklarını yok ederek bu kişileri yoksulluğa ya da daha gözden ırak ve tehlikeli koşullara sürükleyeceğine dayanıyor. Seks endüstrisinde bulunan kişilerin neredeyse tamamının endüstride bulunma sebeplerinin yoksulluk olduğunu bir yana bırakarak, bu savla ilgili daha ilginç birkaç noktaya değinmek istiyorum. Öncelikle yoksullukla veya geçim sıkıntısıyla cebelleşen kadınlara dünya çapında medyada, kızlara ve genç kadınlara yönelik dergilerde, feminist sıfatını kullanan kimi site ve kuruluşlarda seks işçiliğinin gerçek bir meslek seçeneği olabileceği ve hatta “kolay” yoldan para kazanmak için seks işçiliğini tercih edebileceklerine dair propagandanın her geçen gün artması, seks endüstrisi içerisinde bir azınlığa ait bir deneyiminin kızlar ve kadınlar tarafından çoğunluğun deneyimi olarak algılanmasına sebep oluyor. Bu duruma arz yerine talep yönünden bakıldığında ise ortaya ataerkinin kendini nasıl masumlaştırdığına dair ilginç bir resim çıkıyor. Seks işçiliği, fuhşun aksine(!), kadını erkeğin sadece haz aracı olmaktan çıkarıp erkek sayesinde kadının ekonomik kazanç da sağlayabildiği bir alan oluşturuyor. Seks ticareti, erkek talebi sayesinde “istihdam” yaratarak kadınlara destek oluyor. Açıkalın’ın aktardığı üzere,
“Fahişenin seks işçisi, pazarlamacının (pimp) girişimci olarak yeniden adlandırıldığı durumda seks ticareti, seks işçiliği için gönüllü göç halini almaktadır. Böylece fuhuş yoksullar için uygun bir seçenek olarak normalleştirilmektedir. Erkekler, son derece güç koşullarda hatta açlık sınırında yaşayan kadınlara bu yolla bu koşullardan kurtarmış olurlar bu nedenle fuhuş kadının sömürüsü değil, yardımseverliktir (Raymond, 2004: 1163-1164).“14
Seks işçiliği savunucularının seks işçilerinin merdiven altı/yasadışı fuhşa itileceğine dair endişelerinin neden seks endüstrisinde bulunan kişiler için başka bir hayat tahayyülüne varmadığını ve seks işçiliğinin bu kişiler için yazgıymış gibi bir atmosfer oluşturduğunu merak ediyorum. Çünkü seks işçiliğinin devamlılığına ve kadınların sermaye15 olarak kullanılmasına ihtiyaç duyan tek şey seks endüstrisinin kendisi, pezevenkler ve bu kadınları her anlamda sömüren erkeklerdir. Seks işçiliğinin yasal olduğu, genelevlerin devlet eliyle veya özel olarak yönetildiği ülkelerde, fuhşun yasallaştırılmasını savunanların aksine, yasadışı fuhşun azalmadığı ve insan kaçakçılığının arttığı her seferinde ortaya konmakta. Avrupa Parlamentosu’nun yaptığı bir soruşturma, “düzenlemenin [yasallaştırmanın] etkisinin göçmen fuhşunda büyük bir artış ve seks endüstrisinde yasadışı pazarın yayılmasına dolaylı bir destek olabileceğini”16, 150 ülkeden elde edilen veri ile gerçekleştirilen bir araştırma “yasallaştırılmış fuhşa sahip ülkelerin daha fazla insan kaçakçılığı akışına” sahip olduğunu17 ortaya koydu. Bir başka kantitatif araştırma ise yine aynı şekilde, fuhşa bağlı insan kaçakçılığının “fuhşun yasallaştırıldığı yerlerde en fazla olduğunu”18 gösterdi. Fuhşu yasallaştırmak ya da yasak olmaktan çıkartmak talebin artmasına sebep olarak bu talebi karşılayacak arzın oluşturulmasına yol açmaktadır. Seks endüstrisinde bulunan kişilere destek olma iddiasıyla bu gibi stratejileri izlemenin daha fazla mağdur yaratmaktan başka bir durumla sonuçlanmadığını tekrar tekrar görüyoruz.
Ataerkinin boyunduruğunda yaşamak kabulümüz olmadığı gibi onun iktidarını ayakta tutan kurumların çarkları tarafından çiğnenmek de yazgımız değil. Seks endüstrisinden çıkmayı başaran ve bu konuda çalışmalar gerçekleştiren Rachel Moran’ın da dediği gibi, “Bir kadın yoksul ve aç olduğunda, insancıl olan şey ağzına yiyecek koymaktır, aletini değil”.19 Seks endüstrisinde bulunan kişilerle yapılan araştırmada “Neye ihtiyacınız var?” sorusuna %75’i ev ya da güvenli bir alan, %76’sı iş eğitimi, %61’i sağlık hizmetleri ve %56’sı bireysel rehberlik cevaplarını vermiş.20 Daha önce de belirttiğim üzere yoksulluk, istismar ve şiddet sebebiyle kendilerini seks endüstrisi içinde bulan kadınların bu ihtiyaçlarının karşılanması, seks endüstrisinin ne kadar iyi bir kariyer olabileceğini vurgulamaktan çok daha mühim. Büyük bir aciliyeti olan bu durumun değiştirilmesi uluslaraşırı örgüt AF3IRM’ün taleplerinde belirttiği üzere, kadınların sahip olması gereken iki temel hakka dayanıyor: fuhşa sokulmama ve fuhuştan çıkabilme hakkı.21 Fuhşa sokulmama hakkı, hukuki düzenlemelerin yanı sıra toplumsal bir algının kırılmasıyla mümkün olabilir. Kadınların, çocukların ve diğer dezavantajlı bireylerin pazarlanabilir veya satılabilir olarak görülmesi, insan kaçakçılığının düşünsel temellerinden biri. Gün geçtikçe pornografiye daha çok bulanan ve kadının ete indirgendiği bir kültür içinde fuhşun sistematik sömürüsünün göze batması veya bir sorun teşkil etmesi mümkün olamaz. Bu ataerkil kültürün; yoksul, dezavantajlı, göçmen, sığınmacı22 ve herhangi bir kadın ya da çocuk için fuhşun bir çözüm yolu olabileceği savını reddediyorum.
Seks endüstrisine girdikten veya sokulduktan sonra borçlandırılmak, tutsak edilmek, alkol ve uyuşturucu gibi maddelere bağımlı hale gelmek, erkek şiddetine maruz kalmak suretiyle kadınların fuhuştan çıkabilmeleri neredeyse imkansız hale getirilmiş durumda. Dört duvar arasına sıkıştırılmış, bir pencerenin bile fazla görüldüğü23 ve kapısında polis duran hapishane misali genelevler içindeki ve devlet eliyle olmasa da başka pezevenkler tarafından fuhuş yaptırılan kadınların bu endüstriden ayrılabilmeleri, ayrılmaya çalıştıklarında ya da ayrıldıklarında ne yapılması gerektiğini konuşmalıyız. Onları pezevenklerden koruyacak, kendi ayakları üzerinde durmaya destek olacak, sığınma, psikolojik ve fiziksel sağlık hizmeti sağlayacak yasa ve kurumların oluşturulması ve bu yasaların uygulanması birincil önceliğimiz olmalı. İskandinav Modeli, bahsettiğimiz bu hizmetlerin sağlanmasının yanında fuhuş yapan ya da yaptırılan kişinin cezalandırılmamasını yani bunun suç olmaktan çıkarılmasını isterken, seks ticaretini teşvik eden talebi azaltmak adına insanları seks için satın almayı bir suç haline getirmeyi amaçlıyor. Pezevenkliği, insan kaçakçılığını ve benzeri olgular hakkında sıkı yasaların çıkarılması ve böylece endüstrinin devamlılığını sonlandırmak bu modelin hedeflerinden biri.
Türkiye’ye baktığımızda fuhuş hakkında elimizdeki kantitatif veri, 2004’te Ankara Ticaret Odasının yaptığı rapor üzerinden şekilleniyor. Türkiye’de fuhuş yapanların sayısının 100.000’in üstünde olduğu ve seks endüstrisinin yıllık 4 milyar dolarlık bir getirisinin olduğu belirtilmiş.24 Bu kadar kazançlı bir endüstride “çalışanlar” arasında bulunan 63 genelevdeki binlerce kadının neden en azından “borçlarını” ödeyemediği çok ilginç bir durum. Türkiye’de fuhuştan çıkmayı başarabilen kadınların başvurabilecekleri, destek alabilecekleri devlet ve sivil kurumların durumu ise içler acısı. 2008’de verdiği bir söyleşide Ayşe Tükrükçü, fuhuştan çıkmayı başardıktan sonra kurumlarca yalnız bırakılışını şöyle anlatıyor,
“Haykırdığım tek şey şu: Ben genelevden çıktım, oraya dönmek istemiyorum! “Benim vesikamı alın” diye hep bağırdım, haykırdım. En çok ses duyurmam, geçtiğimiz seçim döneminde oldu. Sendikalardan bana hiç destek gelmedi. Hiçbiri benim sesimi duymadı mı? Bizler için hiçbir şey yapılmadı. Neredeydiler? Ben hep buradaydım…Bizler için bu kurumlar -ya da benim için kendi adıma konuşayım- erişilmez birer yıldız gibiydi. Ben bunu arkadaşlara da söyledim. “Ben buradaydım, siz neredeydiniz?” dedim, çıktım, geldim. Ben buradaydım. Yaşayan bir vesikalı olarak hep çıktım televizyonlara. Ama maskeli çıktım, ama gözlüklü çıktım, ama yüzü açık çıktım… Hangi kurum bir genelev kapısının önüne gelip de o kadınların Dünya Kadınlar Günü’nü kutladı? Hiçbir kurum… Hiçbir kurum…”
Türkiye’de erkek şiddeti, evsizlik, yoksulluk ve benzer problemler ile yüzleşen kadınlar için yalnızca 145 sığınma evi var. Bu 145 sığınma evinde ise 3 bin 482 kişi kalabiliyor. Yalçınar Şimşek’in kendisiyle yapılan bir röportajda belirttiği gibi, “sığınma evlerinde 10 bin kadına 1 yer bile düşmüyor”.25 Belediyeler Kanunu’nun 14. Maddesi’ne göre, “Büyükşehir belediyeleri ile nüfusu 100.000’in üzerindeki belediyeler, kadınlar ve çocuklar için konukevleri açmak zorundadır. Diğer belediyeler de mali durumları ve hizmet önceliklerini değerlendirerek kadınlar ve çocuklar için konukevleri açabilirler”.26 Ancak alıntıladığım röportajda da söylendiği gibi 30 büyükşehirde yalnızca 9 tane sığınma evi var. Kadınlara neredeyse hiçbir sosyal desteğin bulunmadığı böylesine bir gerçekliğin içerisinde yaşarken, “seks işçiliğinin” diğerlerinden farksız bir meslek gibi edinilebilen veya bırakılabilen bir şey olduğunu söylemek, özellikle kadınları ve kızları dönüşü çok zor ve tehlikeli olan bir yola sokmaktır.
Seks ticaretinde metaya dönüştürülen kişiler dışında herkesin kazançlı olduğu bir endüstri, elbette ortadan kaldırılmak istenmeyecek. Devletin, pezevengin ya da herhangi bir erkeğin neden bir anda kadınları umursamaya başlamalarını bekleyelim ki? Kadınlara bahsi geçen hizmetlerin sağlanması, erkek şiddetini büründüğü her şekliyle engellemeye yönelik çalışmaların yürütülmesi için kamuoyu oluşturmak, fuhşun ortadan kaldırılması ve seks ticareti mağdurlarının insani bir yaşama sahip olma hakkı için çabalamak ne ahlakçı ne de muhafazakar bir uğraş. Kadınları pazarlanacak, satın alınacak, kullanılacak, değiş tokuş edilecek bir metaya indirgemek bir sınıf olarak tüm kadınları etkiler. Tek bir kadının bile fahişeye indirgenmesi her kadının cinselliği üzerinden kontrol altında tutulduğu “Orospu ve İffetli Kadın” ayrımını yaratırken erkeklerin kadın bedenine her halükarda erişebildiği maddi bir bağlam oluşturur. Kadınların ataerkil düzendeki insandan aşağı yerlerini meşrulaştıran fuhuş, onların ötekilik statüsünü somutlaştırır. Bu bağlamda seks ticaretini ortadan kaldırmak, tamamen politik bir amaçtır. Bu politik amaç fuhşun bir hizmet olarak kabul edildiği durumda bile geçerliliğini korur çünkü bir iş olsa dahi bu seks ticaretini kabul edilebilir kılmaz. Seks endüstrisinde bulunanların %89’u bu endüstriden ayrılmak isterken27 seks endüstrisinin çarklarında çiğnenen kadınlara umut ışığı olabilecek bir dünya tahayyülü sunamayan bir aktivizm ve büyük çoğunluğun gerçeğini yansıtmayan karikatürize bir seks işçisinin propagandası kimin için yapılmaktadır? Her kadının özgürce yaşama hakkı ve imkanı olmadığı bir dünyada, erkek şiddeti ve kadın bedeninin sömürüsü, hangi şekli alırsa alsın, tamamen ortadan kaldırılmadığı müddetçe hiçbir kadın özgür değildir.
“…içimde hiçbir gün bu işi bırakacağım umudu olmadı, ölünce galiba…”28
Yazının şekillenmesindeki katkıları için Güleren, Ves ve melis’e teşekkürler.
[1] G. Gall, Sex Worker Unionisation: Global developments, challenges and possibilities, (New York: Palgrave MacMillan, 2016):7.
[2] “Fahişeyi Oynamak: Seks İşçiliği İşi,” erişim 4 Mart 2021, https://www.5harfliler.com/fahiseyi-oynamak-seks-isciligi-isi/
[3] Melissa Farley ve diğerleri, “Prostitution and Trafficking in Nine Countries: An Update on Violence and Postraumatic Stress Disorder.” Journal of Trauma Practice, 2:3-4 (2004): 43.
[4] Dr. Nermin Açıkalın, “Toplumda Fahişelik Kurumunun Vazgeçilmezliği Üzerine Mitler: Mersin Örneği,” Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi Volume ¼ (2008).
[5] Sheila Jeffreys, The Industrial Vagina, (New York: Routledge, 2009):18.
[6] ILO, “Global Estimates of Modern Slavery: Forced Labour and Forced Marriage,” (2017).
[7] Dissosiyasyon kişinin zihninde yer alan duygu,düşünce, anı ve benzeri içerikleri geçici olarak kompartımanlaştırması, bir kenara koyması anlamına gelen bir mekanizmadır.
[8] Melissa Farley ve diğerleri, “Prostitution and Trafficking in Nine Countries: An Update on Violence and Postraumatic Stress Disorder.” Journal of Trauma Practice, 2:3-4 (2004):49.
[9] Dr. Meagan Tyler, “All Roads Lead to Abolition? Debates About Prostitution and Sex Work Through the Lens of Unacceptable Work,” Labour & Industry Volume 31 (2021): 66-86.
[10] Dr. Nermin Açıkalın, “Toplumda Fahişelik Kurumunun Vazgeçilmezliği Üzerine Mitler: Mersin Örneği,” Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi Volume ¼ (2008): 19.
[11] “Günümüz seks işçisi kültü,” erişim 4 Mart 2021, https://www.catlakzemin.com/gunumuz-seks-iscisi-kultu/
[12] Slutshaming, vikipediye göre, bir kişinin cinsel açıdan öne çıkarıcı davranışlar sergilemesinin, cinselliği çağrıştıracak durumlarda veya isteklerde bulunmasının önüne geçilmeye çalışılması, bu kişilerin toplumda suçlu veya aşağı hissettirilmesi eylemidir.
[13] Dr. Nermin Açıkalın, “Toplumda Fahişelik Kurumunun Vazgeçilmezliği Üzerine Mitler: Mersin Örneği,” Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi Volume ¼ (2008): 21.
[14] Dr. Nermin Açıkalın, “Toplumda Fahişelik Kurumunun Vazgeçilmezliği Üzerine Mitler: Mersin Örneği,” Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi Volume ¼ (2008): 24.
[15] Açıkalın’ın makalesinde röportaj yapılan kadınların kendilerine sermaye olarak hitap ettiklerini görüyoruz.
[16] National Legislation on Prostitution and the Trafficking in Women and Children (2005), 132.
[17] Does Legalized Prostitution Increase Human Trafficking? (2013), 76.
[18] The Law and Economics of International Sex Slavery: Prostitution Laws and Trafficking for Sexual Exploitation (2010), 87.
[19] “The myth of sex work is distorting the voices of the exploited women,” erişim 2 Mart 2021, https://www.newstatesman.com/politics/feminism/2017/09/myth-sex-work-distorting-voices-exploited-women
[20] Melissa Farley ve diğerleri, “Prostitution and Trafficking in Nine Countries: An Update on Violence and Postraumatic Stress Disorder.” Journal of Trauma Practice, 2:3-4 (2004): 51.
[21] “Ending Entitlement to Female and Feminized Bodies is Central to Women’s Liberation,” erişim 3 Mart 2021,http://www.af3irm.org/af3irm/2019/07/ending-entitlement-to-female-and-feminized-bodies-is-central-to-womens-liberation/
[22] “Türkiye’nin Fuhuş ve Göç Politikası,” erişim 4 Mart 2021, https://bianet.org/biamag/print/157316-turkiye-nin-fuhus-ve-goc-politikasi
[23] “Diyarbakır Genelevi’ndeki ‘pencere’ krizi sürüyor: 1 günlük iş bırakma eylemi yapıldı,” erişim 3 Mart 2021, https://www.indyturk.com/node/110696
[24] “Academic highlights high prostitution figures in Turkey’s $4 billion industry,” erişim 3 Mart 2021, https://www.hurriyetdailynews.com/academic-highlights-high-prostitution-figures-in-turkeys-4-billion-industry–104897
[25] “Türkiye’de kadın sığınma evlerinin sayısı ve olanakları yeterli mi?,” erişim 3 Mart 2021, https://www.birgun.net/haber/turkiye-de-kadin-siginma-evlerinin-sayisi-ve-olanaklari-yeterli-mi-310042
[26] Belediye Kanunu Üçüncü Bölüm (2005): 9472-2
[27] Melissa Farley ve diğerleri, “Prostitution and Trafficking in Nine Countries: An Update on Violence and Postraumatic Stress Disorder.” Journal of Trauma Practice, 2:3-4 (2004): 51.
[28] Dr. Nermin Açıkalın, “Toplumda Fahişelik Kurumunun Vazgeçilmezliği Üzerine Mitler: Mersin Örneği,” Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi Volume ¼ (2008): 28.