Bir katilin yaratılışı:

Yumruk üstüne yumruk, tecavüz üstüne tecavüz…

*Uyarı: Bu makale, cinsel saldırı detayları içeriyor

Yarın, yani 12 Ocak 2021’de ABD’de idam edilmesi beklenen Lisa Montgomery’nin hikayesi bize ne anlatabilir? Feminist avukat Megan Baldwin’in sorusu anlamlı: “Başkan Trump ve William Barr, neden 21 Ocak 2021’de görevden ayrılmadan önce, idam edilecek 12 federal tutuklu listesine Montgomery’yi; ve onunla beraber altı siyah, bir yerli, bir de Alzheimer hastası bir beyaz erkeği ekledi?”
 
Feminist mücadele, erkek şiddetinin kadınları özel olarak hedeflediğini tahlil ederken şiddetin nasıl üretildiğine de bakar. Kimin şiddet faili olduğuna işaret etmekle kalmaz patriyarka koşullarında, kimin suç işleyecek hale getirildiğini, ‘cezalandırma’nın da erkek egemen bir hukuk anlayışıyla gerçekleştiğini, kimin cezalandırılıp cezalandırılmayacağının da bu güç ilişkileri çerçevesinde belirlendiğini açığa çıkarmaya çabalar.  Örneğin Türkiyeli femnistler ve kadın örgütleri erkeklere verilen cezaların ‘haksız tahrik’ bahane edilerek oldukça düşük tutulduğunu, adeta ödüllendirildiklerini senelerdir ortaya koyuyorlar ve bununla mücadele ediyorlar. Şiddet failinin ait olduğu grup onun hangi cezayı alacağı ya da almayacağı üzerinde de etkili. Dolayısıyla cezalandırılanlar da eşit değildir, haksız tahrik indirimleriyle ödüllendirilen erkeklerin bu avantajı, kendilerini savunmak için erkekleri öldüren görece az sayıda kadına aynı kolaylıkla bahşedilmemekte.
 
Montgomery’nin işlediği cinayet meşru müdafaa değil, ancak benzer vahşi cinayetleri işleyen pek çok erkeğe verilmeyen ceza, ona verilmiş ve hatta idamı da onanmış durumda. Hem de onu bu aşamaya getiren şeyin cinsel ve fiziksel şiddet mağduru olması hiçbir anlam ifade etmemiş.
 
Sorunların kökten çözümünü cezalandırmada aramayı savunmayan feminist yaklaşım, erkeklerin şiddet eğilimini besleyen toplumsal örüntüye  odaklanıp onu değiştirmeyi hedefler. Ülkemizde tartışma yaratan İstanbul Sözleşmesi en çok da bu yanıyla, toplumsal değişim için devleti ve kurumları sorumlu kıldığı için savunulmuştur. Böyle bir yaklaşım şiddet mağdurlarının azalmasını şiddet faillerinin azaltılmasına odaklanarak sağlamaya çalışır. Türkçeye Görünmeyen Yaralar adıyla çevrilen kitabın yazarı, Montgomery’nin idam edilmesine karşı kaleme aldığı yazıda bütün bunlar üzerine düşünmemiz için, onun hikayesini detaylı bir şekilde anlatıyor…

 

RACHEL LOUISE SNYDER

I

12 Ocak’ta Lisa Montgomery neredeyse 70 yıldır federal idam cezasıyla infaz edilecek ilk kadın olacak. 1953’te idam edilen son iki kadın, Missouri’de bir gaz odasında infaz edilen Bonnie Heady ve Ethel Rosenberg idi. Montgomery, İdam Cezası Bilgilendirme Merkezi’ne göre federal sivil idam cezası ile öldürülecek beşinci kadın olacak.

16 Aralık 2004’te Montgomery arabasını Skidmore, Missouri’ye sürdü, orada Bobbie Jo Stinnett adında hamile bir kadını boğarak öldürdü, sonra da karnını yarıp bebeğini kocası Kevin’le birlikte yaşadığı Kansas’taki evine götürdü. Bebek hayatta kalabildi.

Ancak bu temel gerçekler bu davanın tartışılan kısmını oluşturmuyor. Mahkumiyet sonrası avukatları Kelley Henry, Amy Harwell ve Lisa Nousi, Montgomery’nin davasının “asgari adalet standartlarının çok altında kaldığını”, uluslararası hukuku ihlal ettiğini ve de Amerika Birleşik Devletleri hükümetinin onu hayatı boyunca maruz kaldığı ağır çocuk istismarından ve cinsel şiddetten korumadaki başarısızlığından ötürü Montgomery’nin işlediği suçtan sorumlu olduğunu belirterek Amerikalılar Arası İnsan Hakları Komisyonu’na bir dilekçe yolladılar.

1 Aralık’ta komisyon idamın “onarılamaz zarar” yaratacağı sonucuna vardı ve Montgomery’nin dilekçesi konusunda verilecek kararın beklenmesi talebiyle idamın ertelenmesini önerdi. Komisyonun önerisi legal olarak bağlayıcı değil ama daha önce Ohio ve Teksas’taki benzer öneriler infazların durdurulmasıyla sonuçlanmıştı.

Bu dilekçeye ek olarak aralarında savcıların, insan kaçakçılığı ve ev içi şiddete karşı organizasyonların ve akıl sağlığı uzmanlarının bulunduğu binden fazla destekçi de kendi dilekçe ve mektuplarını gönderdiler.

Ama bunların hiçbirinin Montgomery’nin infazının gerçekleşmesinde hiçbir gerçek etkisi yok. Onun tek şansı, Beyaz Saray ofisindeki son günlerinde şaşırtıcı şekilde altı kişinin idamını emreden Başkan Trump’ın ellerindeydi.

Cornell Dünya Çapında Ölüm Cezaları Merkezi, 1976’da idamın yeniden yürürlüğe girmesinden sonra Amerika’da 16 kadının Montgomery’ninkine benzer suçlar işlediğini ancak hiçbirinin idam edilmediğini tespit etti. Ulusal olarak çokça gündem olan bazı davalar bile -mesela Unabomber Ted Kaczynski’nin saldırıları- ölüm cezası ile sonuçlanmadı.

Peki Lisa Montgomery neden idam edilecek?

Büyük bir davanın iki ayrı bölümü vardır: dava/yargılama; ve hüküm/cezalandırma. Yargıtay “ölümün farklı olduğuna” hükmeder. Cezanın geri çevrilemez olması nedeniyle, ölüm cezasının standartları daha yüksek olmalıdır. Büyük bir davanın yargılama aşamasında sanığın yaşam öyküsü ve ruh sağlığına dair ifadeler hafifletici kanıtlar olarak jüriye sunulur; bu anlatıların sanığı insanileştirmesi ve uygun cezayı belirlemek için bağlam sunması amaçlanır.

Montgomery’nin suçluluğu hiçbir zaman sorgulanmadı. Ama cinsiyete dayalı şiddet konusunda bilgisiz dava avukatları onu nasıl savunacaklarını anlayamadıkları için Montgomery ölüme mahkum edildi.

Montgomery’de bipolar bozukluk, temporal lob epilepsisi, karmaşık travma sonrası stres bozukluğu, disosiyatif bozukluk, psikoz, travmatik beyin hasarı ve büyük olasılıkla fetal alkol sendromu var. Şizofreni, bipolar bozukluk ve depresyon gibi ciddi akıl hastalıkları geçmişi olan bir ailede doğmuş. Montgomery’nin annesi Judy Shaughnessy, kendi babası tarafından cinsel saldırıya uğradığını iddia ediyordu.

Montgomery’nin babası ise o daha yürümeye yeni başladığı sıralarda onları terk etmiş. Ailesi senede bir kez, bazen daha sık taşınıyormuş; Washington’dan Kansas’a, oradan Colorado’ya, sonra tekrar Kansas’a… Mahkeme kayıtlarına ve akrabalar, komşular, avukatlar, sosyal görevliler ve öğretmenlerden oluşan yaklaşık 450 kişiyle yapılan hafifletici neden araştırmalarına göre Montgomery annesi tarafından aşırı ve sadistik şekillerde istismar ediliyormuş. Bu araştırmaların çoğu mahkumiyet sonrası avukatların talebiyle yapıldı.

Yemeğini bitirmediği zaman saatlerce yüksek bir taburede oturmaya zorlanıyormuş. Annesi Shaughnessy onu sessiz tutabilmek için sürekli ağzını bantlıyormuş, Lisa ağlamamayı böyle öğrenmiş. Shaughnessy’nin araştırmacılara söylediğine göre Lisa’nın ilk kelimeleri “Bana vurma. Acıyor.” olmuş.

Lisa’nın üvey babası Jack Kleiner, Lisa’yı cinsel olarak istismar etmeye o 13 yaşındayken başlamış. Tulsa, Oklahoma’da yaşadıkları karavanın yanına kendi ayrı girişi olan baraka tarzı bir oda inşa etmiş ve Montgomery de orada kalıyormuş. Montgomery’nin mahkumiyet sonrası avukatları azılı bir alkolik olan Kleiner’ın Lisa’ya tecavüz etmeleri için arkadaşlarını sık sık oraya getirdiğini öğrendi; saatlerce, çoğunlukla bir seferde üç kişi… Shaughnessy de ayrıca tesisat ve elektrik işlerinin parasını ödemek için kızını satmaya başlamış. (Shaughnessy kızının mahkumiyeti sonrası avukatları ile görüşmeyi reddetti ve daha sonra da hayatını kaybetti.)

Kleiner 2009’da ölmeden önce istismarı yalanlayan bir video kaydı çekti ama işvereni onun Montgomery’ye tecavüz ettiğini itiraf ettiği yönünde ifade verdi. Lisa’nın erkek kardeşi Teddy Kleiner da annelerinin Lisa’ya tecavüz edilirken diğer çocukları evden uzaklaştırdığını onayladı (Teddy Kleiner’ın ifadesi 2013’e kadar alınmamıştı).

2007’de gerçekleşen mahkemedeki jüri bunların pek azını duymuştu. Montgomery’nin erkek avukatları onun maruz kaldığı on yıllar süren eziyeti kapsamlı bir şekilde aktarmayı başaramamışlardı. Bunun yerine asıl katilin erkek kardeşi Tommy Kleiner olduğunu iddia ettiler ve şartlı tahliye memuru Tommy’nin suçun işlendiği anda orada olamayacağını onaylıyordu.

Jüri hiçbir zaman Montgomery’nin beyin hasarına işaret eden, normalden geniş ventriküller ile parietal lobda ve limbik yapılarda doku kaybı olduğunu gösteren beyin MR’ını görmedi. Jüri onun beyin fonksiyon bozukluğunun bir göstergesi olan anormal beyin metobolizması örüntülerini gösteren PET taramalarını da görmedi. Bu alanlar travmatik deneyimlerden etkilenebilir ve sosyal ve duygusal davranışları ve hafızayı etkileyebilir.

Ve belki de en önemlisi, duruşma avukatları, cinsel ve aile içi şiddetin insanın nörolojisini, davranışlarını ve benlik duygusunu nasıl sinsi yollarla değiştirdiğini yeterince açıklamamışlardı. Hatta savcılığın çağırdığı bir bilirkişi Montgomery’nin üvey babasının tecavüzlerinin rıza dahilinde olduğunu söylemişti. “Bana göre,” demişti, “en azından bir noktada Lisa Montgomery bu ilişkinin gönüllü taraflarından biriymiş.”
Jüri üyeleri Montgomery’nin suçlu olduğuna karar verirken müzakere etmeleri beş saat bile sürmedi. Günler sonra cezasının idam olması gerektiğini önerdiler ve hakim de buna göre kararını verdi.

II

İstismar edilen çocukların çoğu gizlice istismar ediliyor. Lisa Montgomery’nin ailesindeki şiddetin çarpıcı yanı ise kaç kişinin bunu bildiği, ya da en azından bundan şüphelenmek için yeterince nedeni olduğuydu.

Montgomery’nin üvey kız kardeşi Diane Mattingly, 8 yaşındayken Shaughnessy’nin tanıdıklarından biri tarafından tecavüze uğradıktan sonra koruyucu aileye gönderilmiş. (Lisa o zamanlar 4 yaşlarındaymış ve kız kardeşler yataklarında yatarken birbirlerinin ellerini tutabilecek kadar küçük bir odayı paylaşıyorlarmış.) Diane Mattingly, ifadesinde küçük kız kardeşinin başına ne geleceğini bildiği için evden ayrılırken kustuğunu söyledi. Montgomery’nin mahkumiyet sonrası avukatları evdeki diğer çocukların durumlarının takip edildiğine dair hiçbir kanıt bulamadı.

Başkaları da fark etmişti. İlkokulda başarılı bir öğrenci olan Lisa, ortaokulda özel ihtiyaç sınıfına yerleştirilmişti. Okul yöneticilerinden biri bunun olası nedeninin derin duygusal travma olduğunu düşünmüş ama yine de anlaşılan o ki okul herhangi birini uyarmamış.

Lisa daha ergenlik yaşlarındayken o zamanlar Kansas’ta şerif yardımcısı olan kuzeni David Kidwell’e Kleiner ve arkadaşlarının kendisine tecavüz ettiklerini söylemiş. Mahkeme kayıtlarına göre Kidwell onun doğruyu söylediğini bildiğini -anlatırken “ağlıyor ve titriyormuş”- ve o zamanlar bu konuda öne çıkıp konuşmadığı için hâlâ pişmanlık duyduğunu söylemiş.

Shaughnessy ve Kleiner 1985’te boşandıklarında, Lisa annesi tarafından boşanma davasında tecavüzler hakkında ifade vermeye zorlanmış. Shaughnessy kızının ifadesi sırasında o kadar donuk bir ifadeyle oturuyormuş ki hakim onu duygusuzluğundan ötürü azarlamış. Bir sosyal hizmet görevlisi Lisa’nın istismar iddialarını inandırıcı bulmuş ve dosyayı Tulsa İlçe Bölge Savcılığı’na yönlendirmiş ama görünüşe göre kimse dosyayı takip etmemiş.

Lisa 18 yaşındayken, annesi Shaughnessy’nin dördüncü kocasının oğlu olan 25 yaşındaki üvey abisi Carl Boman ile evlenmiş. Montgomery’nin nörogelişimsel ve sosyal geçmişini belgeleyen Biyopsikososyal Geçmiş raporuna göre, Montgomery ceza hafifletme uzmanına Boman’ın kendisine vajinal, anal ve şişe ile cinsel saldırıda bulunduğunu, stres pozisyonlarında bağladığını, boğazına bıçak dayadığını anlatmış. Montgomery’nin üvey kardeşlerinden biri araştırmacılara Boman’ın Lisa’ya tecavüz edip onu dövdüğünü gösteren bir video izlediğini söylemiş. “Korku filminden bir sahne gibiydi,” demiş. Ama bu da hiçbir zaman mahkemeye sunulmamış. (Şu anda çocuğa cinsel istismar suçundan cezaevinde yargılanmayı bekleyen Carl Boman’a yorumda bulunması için ulaşılamadı.)

Lisa 23 yaşına geldiğinde dört küçük çocuğu vardı ve gerçeklikle olan bağı giderek zayıflıyordu. Bir noktada, Aloma’ya bir eğitim gezisine gideceğini söyleyerek gecenin bir yarısı çocuklarını uyandırmış, evcil keçilerinin altına bez bağlayıp arabaya koymuş ve arabasıyla, cinnet halinde Kansas’tan Teksas’a kadar gitmiş.

Nihayetinde Boman ile boşanmış ve boşanma davası sürecinde ona destek olan Kevin Montgomery ile evlenmiş; Lisa’nın Biyopsikososyal Geçmiş raporuna göre Kevin Montgomery de cinsel şiddeti ilişkilerinde sürdürmek konusunda ısrarcıymış ama o “Carl kadar şiddetli ve acı verici değil”miş.

Onu işlediği suça doğru götüren zamanlarda, Lisa Montgomery defalarca hamileymiş gibi davranmış, sonra da bebeğini kaybetmiş gibi… Eski kocası Boman onun yalan söylediğini biliyormuş çünkü Montgomery dördüncü çocuğu doğduktan sonra sterilizasyon ameliyatı olmuş. Boman, 2004 yılının Aralık ayında çocuklarından iki tanesinin velayeti için dava açmıştı; Lisa’ya kesinlikle ağır gelen bu olay, cinayetin olduğu tarihe oldukça yakın.

Çocuklarını ondan almak için pek çok geçerli sebep vardı. Lisa Montgomery istismarcı ve ihmalkâr bir anneydi. Mahkemede savcı da bunun üzerinde durmuştu zaten. Montgomery’nin çocuklarını besleme ve onların, hatta kendisinin (yıllarda kafasında bit vardı) hijyenini sağlama yetersizliğinden bahsetmişti.

Öte yandan Lisa’yı savunan avukatlar muhtemelen bunun onu daha kötü göstereceği korkusuyla bu konudan kaçınıyorlardı; ev içi şiddet içeren davalarda avukatların, mağdurun nasıl görünmesi gerektiğine dair mevcut kalıpyargıları besleyen yanlış hesaplarla yaptığı yaygın bir hata bu. Sonuç olarak hem savcılık hem de savunma tarafı Lisa Montgomery’nin kişiliğini düzleştirmiş; bir versiyonda onu bir canavara, diğerinde ise bir mite dönüştürmüştü.

Cornell idam cezaları merkezinin kurucusu ve büyük davalarda cinsiyet ayrımcılığı üzerine uzmanlaşan Sandra Babcock bu tür davaların genellikle kadının karakteriyle ilgili hale geldiğini söylüyor. “Kadınların dahil olduğu davalarda savcıların belirli taktikleri var,” diyor. “Kadınları kötü annelikle ya da makbul görülen kadınlık rolüne uyum sağlamamakla suçluyorlar.”

Savunma ekibinin yapması gereken şeyse onun çocuklarına -ve kendine- bakma yetersizliğini yıllar süren istismarın bir semptomu olarak tanımlamaktı.

Olumsuz Çocukluk Deneyimleri adı verilen bir testte Lisa Montgomery 10 üzerinden dokuz puan aldı; bu, işkencenin en ekstrem formlarındaki durumlarla kesişen bir sayı. Global İşlevsellik Değerlendirmesi adı verilen başka bir testte ise, suçu işlemeden bir yıl kadar önce terapistlerinin ona verdiği puan 48’di. Normal skor 80 ila 100 arasında olmalıydı. Bu değerlendirme, gündelik aktiviteler konusunda “ciddi bir bozukluğu” işaret ediyor. (Cezaevinde, Montgomery’nin yatağını kurallara göre toplamayı öğrenmesi bir ay sürmüş.)

Tutuklandıktan sonra Lisa Montgomery ile konuşan bir sosyal hizmet uzmanı, zaman zaman deneyimlerini şimdiki zamanda, sanki onları yeniden yaşıyormuş gibi anlattığını, şimdiki zaman ile geçmişi ayırt edemediğini fark etmiş. Savunma ekibi, bir kadının hamile olduğuna inandığı ve hatta bu yönde fiziksel semptomlar geliştirdiği psödosit adı verilen nadir bir durumdan muzdarip olduğunu öne sürmüştü. Ama Lisa’da psödosiyezi varsa bile, bu daha büyük bir sorunun semptomuydu. (Savunmanın mahkemeye çağırdığı, lisanslı bir akıl sağlığı uzmanı olmayan bilirkişi daha sonra psödosiyezi üzerine bir yetkinliği olmadığını söylese de bunun bir faydası olmamıştı.)

III

Lisa’nın savunma ekibinde kaos ve karmaşa vardı ve nihayetinde üç erkek avukat onun savunmasını üstlenmişti; John O’Connor, Frederick Duchardt ve David Owen. 2004’ten duruşmanın nihayet görüldüğü 2007’ye kadar pek çok kadın avukat ya davadan çekildi ya da görevden alındı. Zamanında David Owen ile çalışan bir kadın avukat, Laine Cardarella, Montgomery’nin mahkumiyet sonrası avukatlarına Owen’ın baskıcı ve kadın düşmanı olduğunu söylemişti. (Bir keresinde ona “Sen o militan kadın avukatlardan değilsin, değil mi?” diye sormuş.)

Lisa Montgomery’nin en büyük şanssızlıklarından biri de Judy Clarke’ın kaybı oldu; Judy Clarke, Ted Kaczynski, Zacarias Moussaoui (11 Eylül saldırılarını planlayanlardan biri) ve Jared Loughner’ın (Vekil Gabrielle Giffords’u da öldürmeye teşebbüs eden Arizonalı silahlı saldırgan) ölüm cezasından kurtulmalarını sağlamasıyla ünlü bir savunma avukatı. İki kez Yüksek Mahkeme önünde savunma yapan Clarke, 2015 yılında New Yorker’da “Amerika’daki en iyi idam cezası avukatı” olarak tanımlandı.

Clarke 2006 yılının Nisan ayında savunma ekibinden ihraç edildi. Davanın hakimi Gary Fenner onu davadan uzaklaştırma sebebinin “Clarke’ın dava ile ilişkisinin Bayan Montgomery için bir savunma oluşturmasına açıkça engel teşkil etmesi” olduğunu söyledi. Montgomery’nin mahkumiyet sonrası avukatları, hakimle bir dizi kayıt dışı toplantıya katılan ve sonraları Clarke’ı buyurgan ve “küçük düşürücü” olarak tanımlayan Owen’ın, Hakim Fenner’ı onu davadan ihraç etmesi için ikna ettiğine inanıyor. (Owen, Duchardt ve Hakim Fenner bu makale için konu hakkında yorum yapmayı reddetti.)

Kendi koşullarıyla ilgili anlayışı inişli çıkışlı bir halde olan Lisa Montgomery, gerçekten güvendiği ilk avukat olan Clarke’ın kaybıyla paramparça olmuştu. O kadar üzgündü ki Hakim Fenner’a bir mektup yazmıştı, Fenner ona Clarke’ın “artık gerekli ve/veya yararlı olmadığı için görevden alındığını” söyledi. Clarke’ın ayrılmasıyla herhangi bir takım çalışması görünümü de tamamen yok olmuş gibiydi.

Bir buçuk yıl sonra, Mongomery mahkum edildi ve bundan dört gün sonra da ceza duruşması görüldü.

Bu tür duruşmalarda, “ceza hafifletme uzmanı” adı verilen eğitimli bir araştırmacı tarafından toplanan hafifletici kanıtları sunmak standart bir uygulamadır. Montgomery’nin avukatları, hepsi kadın olan dört farklı ceza hafifletme uzmanına başvurdu. Duchardt, hafifletme uzmanlarının mesleğini “gülünç” olarak nitelendiriyordu. Bu uzmanların hiçbirinden, hepsi mahkumiyet sonrası duruşmalarda yeminli ifade vermiş olsalar da, Montgomery’nin ceza duruşması sırasında ifade vermeleri istenmemişti.

Mahkumiyet sonrası avukatlardan biri olan Bayan Henry’nin belirttiği gibi: “Irkla ilgili önyargılar konusunda oldukça idmanlıyız ama cinsiyet temelli önyargılar konusunda yeterince eğitildiğimizi sanmıyorum.” Henry “davadaki erkeklerin kadın düşmanı davranışlar sergilediğini ya da cinsiyet normları hakkındaki fikirlerinin davayı etkilediğini” söylemek istemediğini ama nihayetinde “durumun böyle olduğunu” belirtiyor. Montgomery’nin idamı, bir yanlışı düzeltmekten çok, adaletsizliğin üzerine inşa edilmiş bir başka adaletsizlik olacak.

Kansas City’nin yardımcı savcılarından Matt Whitworth mahkemede iddia makamının kapanış konuşmasında Alan Dershowitz’in meşhur “istismar bahanesi” ifadesini kullandı. Ancak Whitworth’ün ve daha pek çoklarının anlamadıkları şey, istismarın kümülatif olması. Travmatik beyin hasarları kümülatiftir. Yumruk üstüne yumruk, tekme üstüne tekme, tecavüz üstüne tecavüz. Yaralı beyinler yaralı bedenler gibi iyileşmez.

Elbette oğlan çocukları ve erkekler de istismar ve cinsel saldırının kurbanları olabiliyorlar. Ancak mahkemeler Montgomery’ninki gibi deneyimleri cinsiyetsiz bir yaklaşımla ele alamaz. Onun maruz kaldığı tecavüzler, küçük yaşta evlenmesi, istismarcı bir partnerden olan hamilelikleri… Montgomery hayat boyu süren istismarlara kadın olduğu için maruz kaldı. Bir kız çocuğu olduğu için satıldı ve tecavüze uğradı. Ve bugün muzdarip olduğu ciddi kavrayış bozuklukları da bu suçların doğrudan sonucu.

Babcock bana “Eğer kadın olmasaydı,” demişti, “bir idam mahkumu da olmayacaktı çünkü maruz kaldığı işkencelere maruz kalmayacaktı.” Onun davası, “tamamen cinsiyetle ilgili”.

Sistem onu tekrar tekrar yüzüstü bıraktı. Çocuk koruma hizmetleri onu yüzüstü bıraktı, eğitim sistemi onu yüzüstü bıraktı, kolluk kuvvetleri onu yüzüstü bıraktı; daha sonraları, yetişkinliğinde, akıl sağlığı hizmetleri onu yüzüstü bıraktı, ev içi şiddet kurumları onu yüzüstü bıraktı ve nihayetinde, tüm bu yüzüstü bırakılmalar tasavvur bile edilemez bir suçla sonuçlandı.

Kimse Lisa Montgomery’nin cezaevinden salıverilmesi gerektiğini savunmuyor. Ama onun maruz kaldığı istismar, ölüm cezasını bir seçenek olmaktan çıkarmalı.

Adalet Bakanlığı’nın bir pandeminin ortasında infaz emri vermesi bile başlı başına bir tehlike işareti. Yüksek Mahkeme, zihinsel olarak yetersiz kişilerin infazını yasakladığından, Montgomery de infaz tarihine yakın bir zamanda bir akıl sağlığı uzmanı tarafından değerlendirilme hakkına sahip; ancak bu coronavirüs salgını dolayısıyla mümkün olmayan bir şey. Birinci dereceden yakınları ve Nashville’de konumlanan ve Covid-19’dan iyileşme sürecinde olan avukatları dışında hiç kimse onu Teksas’taki hapishanede ziyaret edemiyor. Kansas City’de bulunan üçüncü avukatı ise virüs tehlikesi dolayısıyla Teksas’a seyahat edemiyor.

Montgomery’nin Amerikalılar Arası İnsan Hakları Komisyonu’na yazdığı üzere: “Salgına rağmen onu idam etme telaşındaki hükümet, onun dilekçe ve yasal süreç haklarını ihlal ediyor.”

Cezalandırma, suç teşkil eden eylemlerin hesabının sorulabilmesi için kullanılan bir yöntem. Ama Montgomery’nin hayatı, ne kadar zamanı kalmış olursa olsun, zaten onarılamayacak şekilde paramparça. Pek çoğumuz için bu yeterli bir ceza gibi görünebilir.

Çeviri: ves.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s